“Temennimiz komşumuz Suriye ile rasyonel bir zeminde yeni bir sürecin başlatılmasıdır.”

“Körfez ülkeleriyle güvenlik işbirliğinin daha da artacağına inanıyorum.”

Türkiye’nin iki sınır komşusu Irak ve Suriye ile güvenlik alanında yaptığı görüşmeler bir süredir gündemde.

Irak’a Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Bakanı, Dış İşleri Bakanı ve MİT Başkanı başta çok sayıda üst düzey ziyaretler gerçekleşti. Kalkınma Koridoru Projesi kapsamında da bir çok ön anlaşma da imzalandı.

Bağdat yönetimi de güvenlik iş birliği konusunda Türkiye ile yakın çalışma içerine girdi.

Suriye hükümetiyle de ilişkilerin normalleşmesi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar yapılmış ve Suriye Devlet Başkanı Başer Esad da buna cevap vermişti.

Bu üç ülke arasında devam eden güvenlik temelli görüşme ve ilişkilerin tam ortasında yer alan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tüm bu süreci Al Jazeera Net için değerlendirdi.

— Türkiye’nin bir süredir Irak ve Suriye’de güvenlik koridoru oluşturma amacı vardı. Irak’la bu nedenle üst düzey görüşmeler de oldu. Irak’ta oluşturmak istediğiniz güvenlik koridoru ne durumda?

— Türk Silahlı Kuvvetlerimiz başta PKK/KCK/PYD-YPG, DEAŞ ve FETÖ terör örgütleri olmak üzere her türlü tehdit ve tehlikeye karşı mücadelesini artan bir baskı ve yoğun bir tempoda sürdürmektedir.

Irak ve Suriye’nin kuzeyinde icra ettiğimiz operasyonlarla sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçalarken; sınırlarımızın güvenliğini ileriden sağladık. Bu önemli başarının altını özellikle çizmek istiyorum.

Devam eden etkin operasyonlarımızla terör örgütü hemen her gün ağır kayıplar veriyor.

Bu çerçevede terör örgütüne yurt içinde olduğu gibi Avrupa’dan da katılımların ciddi oranda azaldığı, gelirlerinin düştüğü ve sözde lider kadrolara itibar edilmediği, PKK/KCK’nın sözde yürütme konseyinin kararlarına ve konuşmalarına sıkça yansıyan hususlar olmuştur.

Yine, ormanları yakan, bölgedeki halkı kalkan olarak kullanan, yerleşim yerlerini ve ibadethaneleri dahi el yapımı patlayıcılarla tuzaklayan eli kanlı teröristlerin; bu eylemlerini sanki Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yapıyormuş gibi kara propagandaya başvurması ve uluslararası kamuoyunu yanıltmaya çalışması içine düştüğü acziyetin bir sonucudur.

Terör örgütü kendini bekleyen mutlak sondan kaçamayacaktır.

Şu ana kadar büyük bir başarıyla sahada tesis ettiğimiz kontrolün daha da genişletilmesi, terör örgütünün eylem ve hareket kapasitesinin sıfırlanması için gözümüzün değmediği, ayağımızın basmadığı yer bırakmıyor, alandaki hakimiyetimizi daha da geliştiriyoruz.

40 yıldır ülkemizin önünde engel olan terör belasını bitirmekte, güvenlik kilidini kapatmakta ve Irak’ın kuzeyini teröristlerden tamamen arındırma konusunda son derece kararlıyız.

— Irak hükümeti bu konuda sizinle iş birliği yapıyor mu?

— Bildiğiniz üzere her iki ülkenin de istikrar ve güvenliğini olumsuz etkileyen PKK/KCK terör örgütü bölgede uzun süredir var olan otorite boşluğundan faydalanarak Irak’ın kuzeyinde yaşam alanı edinmişti.

PKK/KCK terör örgütünün varlığı ve Irak’ın kuzeyinde yuvalandığı üslerden ülkemize yaptığı taciz ve saldırılar, yıllarca Irak ile ikili ilişkilerimizin gelişmesi yolundaki en temel sorun sahası oldu.

Bununla birlikte Irak ile son dönemde karşılıklı olumlu adımlar atıldı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan 2024’te Bağdat ve Erbil’e gerçekleştirdiği ziyaretleri kapsamında Bağdat’ta “Kapsamlı Stratejik Çerçeveye İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalandı.

Bunu Türkiye-Irak ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak görüyoruz.

Irak Merkezi Hükûmeti ve Bölgesel Yönetim ile son dönemde atılan olumlu adımlardan memnuniyet duyuyor, terörle mücadelede ülkelerimiz arasındaki iş birliğini kalıcı hâle getirmeyi arzuluyoruz.

Terör örgütüne karşı sahadaki ortak mücadelemiz, örgütteki çözülmeyi hızlandırmakta, kalıcı istikrar ve güvenlik için zemin hazırlamaktadır.

İş birliği, tecrübe paylaşımı ve karşılıklı destekle kazanılan müşterek kabiliyetler, bölgenin teröristlerden arındırılması ve yerel unsurların terörle mücadele yeteneği kazanmasına katkı sağlamaktadır.

Terör örgütü PKK, Irak’ın kuzeyinde yaklaşık 800 köyü boşaltmış, köylüleri yerlerinden etmiştir.

Terörle mücadelede iş birliği, Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK tarafından yerinden edilmiş köylülerin güvenlik ve huzuru için de elzemdir.

Tüm bunların sonucunda Irak Devleti de ilk kez PKK’yı sadece Türkiye’nin değil kendi problemi olarak da görmeye başladı.

PKK terör örgütünün Irak tarafından “yasaklı örgüt” ilan edilmesi yönünde alınan kararı memnuniyetle karşılıyor, en kısa sürede “terör örgütü” olarak ilan edilmesini bekliyoruz.

— Önceki röportajınızda yaz aylarında Irak’a sınır ötesi büyük bir harekâtın olabileceğini söylemiştiniz. Bir takvim var mı?

— Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; tehditleri sınırlarımıza dayanmadan kaynağında bertaraf etmeyi öngören “Terörle Mücadelede Yeni Güvenlik Konsepti”miz çerçevesinde mücadelesine devam ediyor.

Geçmişte yürütülen “sınırlı hedefli ve süreli” askerî harekâtların yerine bugün artık, “sürekli ve kapsamlı” operasyonlar gerçekleştirerek terör örgütüne ağır darbeler vurduk ve örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdik.

Bu konuda özellikle belirlenen bir takvim yok.

Ancak stratejimiz net ve hazırlıklarımız da buna göre oluyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz her an hazır ve ihtiyaç duyduğu her an operasyon yapıyor. Terörist neredeyse, gereken yer ve zamanda orası hedef alınıyor ve yapılması gereken yapılıyor.

— Kalkınma Koridoru inşası için Irak, Katar, BAE ve Türkiye ön anlaşmalar imzaladı. Koridorun güvenliğinin sağlanması en önemli konulardan biri. Bu konudaki gelişmeler ne durumda?

— Tabii, Irak ile yapılan görüşmeler sadece terörle mücadele ve hudut güvenliği ile ilgili değil. Enerji ve ticaret boyutunu da içine alan çok daha kapsamlı bir çalışma bu.

Kalkınma Yolu Projesi’nin önemi ortaya çıkmaya başladı. Basra Körfezi’nden bütün Irak’ı geçip Ovaköy’e oradan Trakya’ya ve sonrasında Avrupa’ya uzanan projenin hem bölge, hem Türkiye, hem de Irak için büyük imkân olduğunu değerlendiriyor; bölgede refahın gelişmesine katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Amacımız; güvenli bölge oluşturarak ülkemize yönelik tehdidi sınır ötesinden karşılamak, ulaştırma ve enerji projeleri ile de bölgede ekonominin ve refahın geliştirilmesine katkı sağlamaktır.

Elbette bölgede güvenlik, istikrar ve refahın en büyük düşmanı terör örgütlerinin varlığıdır.

Bölgeyi terörden arındırarak hem Irak ile var olan iş birliğimizi güvenlik ve savunma sanayi konularıyla birlikte ticaret, yatırım, sağlık, eğitim, tarım dahil pek çok alanda geliştirilebileceğimize hem de nihai aşamada bölge için gerekli olan güvenlik ortamını tesis edeceğimize olan inancımız tamdır.

— Suriye’de nasıl bir güvenlik koridoru oluşturmak istiyorsunuz? 30-40 km derinlik oradaki hem rejim hem de bölgesel unsurların alanında girmek anlamına gelmiyor mu? Bu durumda ne olacak?

— Suriye ihtilafının meydana getirdiği insani krizin maddi, manevi, sosyal, toplumsal olarak en fazla yükünü çeken ülke Türkiye’dir.

Öncelikle DEAŞ, ardından da PKK/KCK-PYD/YPG-SDG terör örgütü Suriye’deki güç boşluğundan yararlanarak Suriye’de terör devleti kurmaya çalıştılar.

2013-2017 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinden ülkemize düzenlenen saldırılar sonucunda 600’ün üzerinde masum sivil vatandaşımız hayatını kaybetti, 1000’den fazla sivil vatandaşımız da yaralandı.

Buna ilave olarak ülkemiz yoğun bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldı.

Bunun üzerine; uluslararası hukuktan doğan haklarımız kapsamında; terör örgütlerine yönelik Suriye’de icra ettiğimiz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtları ile sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu engelledik ve sınırlarımızın güvenliğini ileriden sağladık.

Aynı zamanda bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk.

Suriye’de hayatın normalleşmesine yönelik insani yardım ve altyapıyı destekleme faaliyetlerimiz devam etmektedir.

İstikrarlı, demokratik ve siyasi açıdan birleşmiş bir Suriye’yi komşumuz olarak görmek istiyoruz.

Güvenlik koridoru kavramının Irak’a veya Suriye’ye özgü farklı bir karşılığı bulunmamaktadır.

Bu kavramla amaçlanan terör örgütünün halkımıza ve topraklarımıza kanlı elinin erişmesinin tehdit oluşturmadan uzaktan engellenmesidir.

Irak ve Suriye sınırlarımız boyunca güvenlik koridoru oluşturma kararlılığımız tamdır.

PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki tüm unsurları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da meşru hedefimizdir.

Eli kanlı teröristler kimden destek alırsa alsın, arkasında önünde kim olursa olsun, ülkemiz ve bölgemiz için tehdit olmaktan çıkana kadar mücadelemiz azim ve kararlılıkla devam edecektir.

Biz her fırsatta Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu belirttik.

Operasyonlarımızın, Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkı kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

— Suriye rejimi ile bu konuda bir görüşme oldu mu?

— Suriye rejimi ile görüşmeler sadece Astana’da İran, Türkiye, Suriye ve Rusya olarak dörtlü yapılıyor.

Amacımız, Suriye’de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde siyasi bir çözüme ulaşılmasıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız konuyla ilgili Dışişleri Bakanımızı görevlendirdi.

Temennimiz komşumuz Suriye ile rasyonel bir zeminde yeni bir sürecin başlatılmasıdır.

— ABD’nin hem Irak’ta hem de Suriye’de üsleri var. Türkiye’nin oluşturmak istediği üsler konusunda bir görüşme oldu mu? Bu konudaki tavrı nedir?

— ABD’nin PKK/YPG’yle yaptığı iş birliği müttefiklik ruhuyla bağdaşmamakta ve komşularımız Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atmaktadır.

Amaç DEAŞ’la mücadele ise iş birliğinin teröristlerle değil, müttefiklerle yapılması gerektiğini ve buna hazır olduğumuzu her zaman ifade ettik.

Burada özellikle şu hususu hatırlatmakda yarar var: Fırat Kalkanı Harekâtı’nda DEAŞ’la en etkin şekilde mücadele edip binlerce teröristi etkisiz hâle getiren ve bu örgütü çöküş içerisine sokan kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmuştur.

ABD başta olmak üzere müttefiklerimizin DEAŞ ile mücadele kisvesi altında millî güvenliğimizi doğrudan etkileyen konulardaki yaklaşımlarını değiştirmelerini bekliyoruz.

— Suriye’ye yönelik bir sınır ötesi harekât yakın zamanda düşünüyor musunuz?

— Ülkemizin ve hudutlarımızın güvenliği için uluslararası hukuk ve meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde operasyon/harekât yapmak Türkiye’nin en doğal hakkıdır. Yaşananlara seyirci kalmamızı kimse beklemesin.

Terör tehdidi devam ettikçe de bizim bölgedeki faaliyetlerimiz sürecektir ve hedefimiz sadece teröristlerdir.

Bir kez daha vurgulamakta yarar var. Irak ve Suriye’deki tüm operasyonlarımız; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak, masum sivillerin, dost unsurların, tarihî ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak icra edilmektedir.

— Son dönemde körfez ülkeleriyle ikili ve askerî ilişkiler ve savunma sanayii iş birliği alanında yapılan çalışmalar ve başta siz olmak üzere bölgeye gerçekleştirilen üst düzey ziyaretler nelerdir? Bu kapsamda bölgeye yönelik gelinen noktayı nasıl değerlendirirsiniz?

— Türkiye olarak köklü tarihi ve dostluk bağlarımızın bulunduğu körfez ülkelerinin istikrar, güvenlik ve huzurunu doğrudan kendi istikrar, güvenlik ve huzuruyla bağlantılı görmekte; bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerimizin yanı sıra, bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi için de gayret göstermekteyiz.

Şu anda Körfez ülkeleriyle ikili ve askerî ilişkilerimiz güçlü ve üst düzeyde seyretmektedir.

Bu çerçevede gerek ikili düzeyde, gerek çok taraflı platformlarda mevcut ilişkileri daha da güçlendirmeye çalışıyoruz.

Bölge ülkeleri silahlı kuvvetleri personeli ile Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde ortak tatbikat, eğitim faaliyetleri ve personel mübadelesi icra ederek iş birliğimiz daha da güçlendirilmektedir.

Bu kapsamda, geçtiğimiz Mayıs ayında ülkemizde gerçekleştirilen EFES-2024 Tatbikatına anılan ülkelerden üst düzey ve geniş çaplı katılım sağlanmıştır.

Körfez ülkeleriyle savunma sanayi alanında da iş birliğimizi artırmaya önem veriyoruz. Yerli ve millilik oranı %80’lere varan savunma sanayi ürünlerimizin etkinliği harekât alanlarında kanıtlanmıştır. NATO standartlarına da uygun, geniş yelpazede ürettiğimiz bu ürünler bölge ülkelerinin de dikkatini çekmektedir.

Ayrıca, Katar Silahlı Kuvvetlerinin savunma imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesini desteklemek ve icra edilecek müşterek eğitim, tatbikatlar ile bölgesel ve küresel barışa katkı sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları Katar’da 2017 yılından bu yana konuşlanmıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri ile ikili askeri ve savunma sanayii iş birliği faaliyetlerinin bir program dahilinde ilerlemesi için yakın zamanda bir yol haritası da belirlenmiştir.

Diğer taraftan, karşılıklı üst düzey ziyaretlerin sürdürülmesinin, mevcut mekanizmaların düzenli ve etkin biçimde işletilmesinde önem arz ettiğini değerlendiriyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bölgeye gerçekleştirdiği ziyaretler başta olmak üzere yıl boyunca gerçekleştirilen karşılıklı üst düzey ziyaretler ve ikili anlaşmalar vesilesiyle bölge ülkeleriyle ortaklığımızı derinleştirmekteyiz.

Bu kapsamda, son dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Irak ziyareti, Kuveyt Emiri’nin ülkemizi ziyareti, Katar Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının ziyareti, BAE Genelkurmay Başkanının ziyareti, Suudi Arabistan Savunma Bakanı ve Bakan Yardımcılarının ziyaretleri, bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin somut adımlarla devam ettirilmesi açısından büyük katkı sağlamıştır.

Önümüzdeki dönemde iş birliğimizin daha da artacağına ve güçleneceğine inanıyorum.

Kemal Öztürk
aljazeera.net