Türkiye’den Gazze’ye giden ilk ve tek gönüllü doktor Taner Kamacı:
“Bazen günde 50 ameliyat yaptığımız oldu.”

“Özellikle Ramazan’da iftar ve sahurda bir saat boyunca bomba atan İsrail, ABD’nin Birleşmiş Milletler’de ateşkes önerisini reddetmesinden sonra günün her saati bombalamaya başladı. Bazen günde 50 ağır yaralı ameliyat ettiğimiz oldu. Kuzeydeki hastaneler daha kötü durumdaydı. Oradan buraya gelebilen hastalara da müdahale etmeye çalışıyorduk. Ağır yaralıların haricindeki hastalara bakacak durumumuz yoktu. Türkiye’de olsa ameliyata alacağımız, kolunda bacağında derin kesikler olan insanları burada ayakta tedavi edip gönderiyorduk.”

Diyarbakır’da çocuk cerrahı olarak hekimlik yapan Dr. Taner Kamacı Gazze’de yaşanan insanlık dramından çok etkilendi. Doktor olarak bir şey yapmak için arayışa girdi. Ürdünlü doktor ve yardım sever insanların kurduğu Rahme İnsani Yardım Teşkilatı‘nın Gazze’ye gönüllü doktorları götürdüğünü öğrendi.

Diğer doktor arkadaşlarıyla beraber hemen buraya başvurdu ve gönüllü olarak Gazze’ye gitmek istediğini söyledi.

Rahme Yardım Teşkilatı dünyanın birçok ülkesinden kendisine başvuran doktorları Gazze’ye sokmak için Mısır hükümetine gönüllü doktor listesini gönderdi. Mısır hükümeti de bu listeyi İsrail’e verdi.

Dr. Taner Kamacı Türkiye’den Gazze’ye gitmesi kabul edilen tek doktor oldu.

17 Mart 2024 tarihinde Kahire’ye gitti. Oradan da Refah sınır kapısına.

Kamacı orada yaşadıklarını Aljazeera.net için Kemal Öztürk’e anlattı.

Gazzelilerin Şaşırtan Sakinliği

— Gazze’ye ilk girdiğinizde neler dikkatinizi çekti?

— Mısır tarafında insanların mutsuz, karamsar olması, Refah kapısındaki görevlilerin sinirli tavırları nedense çok dikkatimi çekti. Ama asıl dikkatimi çeken Gazze tarafına geçince insanlardaki değişim oldu. Herkes güler yüzlü, herkes şaşırtıcı derece sakin ve yardımseverdi. Savaşın en acı sonuçlarını yaşamalarına rağmen Gazzeli insanların bu hali beni çok şaşırttı.

— Kaç doktordunuz, ilk nerede çalışmaya başladınız?

— Çeşitli ülkelerden 20 doktor ve 6 hemşire vardı ekipte. Refah ile Han Yunus arasında bulunan Avrupa Hastanesi’nde görev yaptık. Burada sadece acil hastalara bakıyorduk. Ağır yaralananları ameliyat ettiğimiz bir hastaneydi.

— Nasıldı hastane şartları?

— Hastane Gazze’de ayakta kalmış az sayıdaki hastanelerden biri. 6 ameliyathanesi var. Teknik cihazları çok kötü değildi. Ancak ameliyatlarda kullandığımız sarf malzemeleri yetersizdi. Bu yüzden yanımızda 15 gün yetecek kadar tıbbi sarf malzemesi götürdük.

Hastaneye girdiğimde çok şaşırdım. Çünkü bütün koridorları, merdiven boşlukları, hatta ameliyathane önünde bile insanlar kalıyordu. Bunlar bombardımandan kaçan insanlardı. Güvenli diye buraya gelmişti. Sedyede hasta taşırken bu koridorda uyuyan insanlara çarpıyorduk çoğu kez. Hastane içinde yer bulamayanlar hastane etrafında naylondan, bezden çadırlar kurmuş orada kalıyordu.

— Nasıl çalışıyordunuz, nasıl organize oluyordunuz?

— Gittiğimde Ramazandı. İsrail iftar ve sahur vaktinde bombardıman yapıyordu özellikle. Bombalama o kadar şiddetliydi ki, uzağımıza düşmesine rağmen bombanın etkisiyle hastane binası sallanıyor, basınçtan pencereler açılıp kapanıyordu. Bomba sesini duyar duymaz orucunuzu küçük bir şeyle açıp hemen hastaneye koşuyorduk. Yarım saat içinde yaralılar getiriliyordu. Çoğu şarapnel parçasıyla yaralamış, keskin nişancı ateşiyle vurulmuş insanlardı. Vücudu parçalanan, organları tahrip olan çok yaralı geliyordu. Hemen ameliyata alıyor, karnından şarapnel parçalarını çıkartıp, dikiş atıyor ve çıkarıyorduk. Sıradaki hastaya yetişmek için acele etmemiz gerekiyordu.

Hastaların Şaşırtıcı Hali

— Hastaların durumu nasıldı?

— İlk hastam 9-10 yaşlarına bir çocuktu. Keskin nişancı tarafından vurulmuştu. Kurşun bağırsağını üç dört yerden delmiş, bacağındaki kemiği parçalamıştı. Çok şükür kurtuldu. Gelenler arasında çocukların çokluğu dikkatimi çekti. Ancak size ilginç bir şey söyleyeyim, ben yıllardır doktorluk yapıyorum. Hayatımda bu kadar sakin yaralı görmedim. Bağıran, feryat eden, yaralarından dolayı acıyla bağıran bir kişi görmedim. Düşünün karnında, kolunda, başında onlarca dikiş attığımız, imkansızlıktan az ağrı kesici verebildiğimiz hiçbir hastada şikayet duymadım, bağırdığını duymadım. Bunların bir kısmı çocuktu onlar bile ağlamıyordu. Bu beni çok şaşırttı. İnanılmaz bir sakinlik ve metanet vardı bu insanlarda.

— Hasta yoğunluğu ne durumdaydı?

— Bombardımanın şiddetine göre değişiyordu. Ramazan’da iftar ve sahurda bir saat boyunca bomba atan İsrail, ABD’nin Birleşmiş Milletler’de ateşkes önerisini reddetmesinden sonra günün her saati bombalamaya başladı. Bazen günde 50 ağır yaralı ameliyat ettiğimiz oldu. Kuzeydeki hastaneler daha kötü durumdaydı. Oradan gelebilen hastalara da müdahale etmeye çalışıyorduk. Ağır yaralıların haricindeki hastalara bakacak durumumuz yoktu. Türkiye’de olsa ameliyata alacağımız, kolunda bacağında derin kesikler olan insanları burada ayakta tedavi edip gönderiyorduk.

Ruhsal Sıkıntı Çeken İnsan Görmedim

— Hastane dışında da gözlemleriniz oldu mu?

— Evet. Fırsat buldukça etraftaki insanlarda ilgilenmeye çalışıyordum. Bakın savaş ortamında insanların depresyonda, ruhsal bozukluk içinde olması gerekir. Benim şaşırdığım şeylerden biri de dışarda ruhsal bozukluk gösteren, depresif insanların olmamasıydı. Herkes şaşırtıcı şekilde sakin, mütevekkil, güler yüzlüydü ve birbirine yardım etmeye çalışıyordu. Bu Filistin halkına özel bir şey olsa gerek. Belki de yıllardır yaşadıkları savaşlar yüzünden böyleydi. Ama ağır yaralı hastalarda, dışarda kolu bacağı sarılı diğer insanlarda büyük bir direnç, metanet ve sakinlik görmek doktor olarak beni çok şaşırttı.

Yardım Kabul Etmeyen Kadın

— Sizi etkileyen özel bir anınız var mı?

— Yanımda biraz para getirmiştim. Onları çadırlarda, yollarda kalan insanlara veriyordum. Bir çadırda çocuklarıyla beraber kalan bir anneye para uzattım ama almadı. Neden almıyor diye yanımda Arapça bilen birine sordurdum. Kadın, “Dün bana para verdiler, başkasına verin.” demiş. Vereceğim para çok da değildi, belki bir iki kilo pirinç alabilirdi. Ama bu kadının tavrı çok etkiledi beni. Savaş ortamında, bu yoklukta, çocukları olmasına rağmen gösterdiği davranış çok asil bir davranıştı.

Açlık, yokluk, sefalet, bombardıman, ölümler, yaralanmalar tüm bunlara rağmen isyan eden insan yok. Herkeste inanılmaz bir tevekkül ve direnç var.

Savaş Ortamında Eğitim ve Oyun

— Günlük yaşamları nasıldı insanların?

— Günlük hayatlarını sürdürmek için uğraş içindeydiler. Herkes bir şeyle meşguldü.

Çadırları dolaştığımda bir annenin çocuğuna Kuran’dan ayetler ezberlettiğini gördüm. Okul, kitap, eğitim yoktu doğal olarak. Ancak bu anne, bomba sesleri atlında çocuğuna çadırda eğitim veriyordu. İnsanlar her yerde ve her ortamda namazları cemaatle kılıyordu. Bomba düşer diye acele de etmiyorlardı, ayetleri uzun uzun okuyorlardı. Sabah namazı bile yarım saat sürüyordu.

Çocuklar sokaklarda oynuyordu. Ben bomba sesinden irkiliyordum ama çocuklar korkmuyordu.

Beslenme ciddi sorun tabii. Burası yardımların daha çok geldiği bölge olmasına rağmen yarım ekmek ve biraz zeytin bulan o gün kendini çok şanslı hissediyordu. Çok az yiyecekle hayatta kalmaya çalışıyorlardı.

Mısır İyi İmtihan Vermiyor

— Yardımlar ulaşıyor mu?

— Refah kapsında geçerken yüzlerce tırı beklerken gördük. Türkiye’den ve birçok ülkeden gelen yardımlar Mısır Kızılay’ına teslim ediliyordu. Onlar da tasnif edip tırlara yüklüyor ve İsrail’in kontrol etmesi için Refah kapsından sonra İsrail tarafına götürüyordu. İsrail hangi yardıma izin verirse o geçiyordu içeri. Çok yetersiz tabii ki yardımlar.

Maalesef Mısır bu konuda çok kötü imtihan veriyor. Söylenenler çok moral bozucu. İyi gıdaların Mısır tarafından daha kalitesizlerle değiştirildiği, rüşvet alındığı söylendi bize sürekli. Bir Gazzeli bana “İsrail bize nasıl davranıyorsa, Mısır askerleri de öyle davranıyor.” dedi. Çok üzüldüm.

Yüzlerce Gönüllü Doktor Gitmek İçin Bekliyor

— Kaç gün kaldınız Gazze’de? Tekrar gidecek misiniz?

— Türkiye’den yüzden fazla doktor gönüllü olarak Gazze’ye gitmek için Rahme Derneği’ne yazıldı. Ancak İsrail bizim gitmemize pek izin vermiyor. Türkiye’den gidebilen bir tek ben oldum. Dünyanın birçok ülkesinden Gazze’ye gitmek isteyen Müslüman, Hristiyan yüzlerce doktor var. Mısır ve İsrail bu konuda çok istekli değil.

Orada sağlık yardımı alması gereken binlerce acil hasta var. Çok büyük ilaç ve tıbbı malzeme ihtiyacı var. Bu konuda daha fazla baskı yapılması gerek.

Bayrak Sallamak Ölümleri Durdurmuyor

— Son olarak söylemek istediğini bir şey var mı?

— Gazzeli yaralı bir kadınla konuşuyordum. “Dünyada herkes sizin için gösteri yapıyor, destek oluyor.” dedim. Bana baktı ve “Allah hepinizden razı olsun. Ama görüyorsunuz Filistin bayrağı sallamanız, slogan atamanız burada ölümleri önlemiyor. Savaşı durduracak bir şeyler yapılması gerek. Yardım gönderenlerden de Allah razı olsun. Ancak biz aç kalmaya alışık bir milletiz. Savaşı durdurmazlarsa karnımız biraz tok halde öleceğiz.” dedi.

Kemal Öztürk
aljazeera.net