Türkiye’nin İnsansız Hava Araçları alanındaki çalışmaları sık sık konuşuluyordu. Ukrayna, Azerbaycan savaşları, Libya iç savaşı, Suriye, Irak’ta terörle mücadelede Bayraktar İHA’larından dünya medyasında çokça bahsedildi.

Bu kez İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin kaza geçiren helikopterinin yerinin bulunması konusunda gündem oldu. İran medyası kaza yerini Türk İHA’sının bulmadığını iddia etti.

Bu konuyu yakından takip eden Türkiye’nin Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, tüm detayları ilk kez Aljazeera.net yazarı Kemal Öztürk’e anlattı.

Bakan Kacır, insansız hava araçlarının geliştirilmesi, Türkiye’nin savunma sanayi, teknoloji ve sanayi alanındaki çalışmaları hakkında önemli bilgiler verdi.

“Akıncı İHA’sı 90 dakika içinde kaza yerini buldu.”

— Türkiye son dönemlerde İnsansız Hava Araçları (İHA) teknolojisinde adından çok söz ettiriyordu. Son olarak İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin kaza yapan helikopterinin yeri Akıncı İHA ile bulununca dünyada yeniden konuşulmaya başlandı. Operasyon tam olarak nasıl oldu?

— İran Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindeki heyetin geçirdiği bir helikopter kazası oldu. Bu kaza sonrası İran makamlarıyla Türk makamları arasındaki görüşmelerde arama kurtarma çalışmalarına Türk insansız hava araçlarının katılması da kararlaştırıldı. Taarruz insansız hava aracımız “Akıncı”, gece yarısını biraz geçe havalandı ve İran sahasına geçiş yaptı. 90 dakikadan biraz fazla bir süre içinde Cumhurbaşkanının helikopterinin kaza yaptığı yeri tespit ederek İran makamlarına bildirdi.

Bu operasyondaki en büyük zorluk hava koşullarıydı. Çok sisli, çok sarp bir coğrafyada yapıldı bu operasyon. Ancak Akıncı’nın sahip olduğu üstün teknik özellikler bu harekatı başarıyla tamamlamasını sağladı. Uydu bağlantısı sayesinde o sarp ve zor coğrafyada haberleşme imkanı sağlandı.

Sayın Reisi’nin helikopterinin bulunduğu yerin görüntüsünü termal kamera sayesinde tespit etmiş oldu.

— Reisi’nin helikopterinin yerini ilk Akıncı İHA mı tespit etti?

— Evet Akıncı tespit etti.

— Siz bulana kadar İran makamları Reisi’nin yerini tespit edememişler miydi?

— Benim bildiğim kadarıyla, ki bunu tüm dünyada bir milyondan fazla insan canlı radar yayınında izledi, Akıncı kaza yerini ilk tespit eden sistem. Başkaları ne yaptı bilemeyiz. Ancak bize durum bildirildikten ve Akıncı İHA havalandıktan 90 dakika sonra rekor bir sürede düşen helikopterin yerini tespit etmiş ve ilgili makamlara bildirmiş oldu.

“İran ile aramızı bozmak istediler.”

— İranlı bazı yetkililerin kaza yerini Türk İHA’nın tespit etmediğini belirten açıklamaları oldu?

— Ben bunları doğrudan açıkçası tespit etmedim. Sosyal medyada gezen her haberin hangi kaynaktan çıktığını inanın bilmemiz mümkün değil.

Biz komşumuzun böyle acı bir gününde hem acısını paylaşmak, hem de dayanışma örneği göstermek için bu misyonu icra ettik. Biz teknolojiyi insanlık yararına olduğu müddetçe kıymetli gören bir milletiz. Sadece savaş alanında değil, teknolojik unsurlarımızın insanlık yararına faaliyet göstermesinden şeref duyarız. Bu bizim bir komşuluk vazifemizdi.

Sosyal medyada görüyorum iki ülke arasındaki komşuluk ilişkilerini örseleme çabasında olan üçüncü taraflar var. Onlara da böyle bir imkan tanımamak gerekir. Bu tartışmaları anlamsız buluyorum.

Biz bu acı günde komşumuzun, dostumuzun yanında olduğumuzu göstermek için bu operasyonu yaptık. Yoksa bizim İHA’larımızın kabiliyetini ispatlamak gibi bir amacımız yoktu, zaten bu dünyada bilinen bir gerçektir.

Türk İHA’larının Başarı Sırrı

— Türkiye’nin insansız hava araçlarındaki başarısının sırrı nedir?

— Bu çok uzun bir serüven, yaklaşık 20 yıldır bu alanda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. İlk olarak 5 kilogramlık mini insansız hava aracı geliştirerek bu işe başladık. Bayraktar Mini İHA Türkiye’nin ilk yerli, milli, özgün insansız aracıydı. İlk ihracat da 2012 yılında Katar’a yapılmıştı.

Bugün 5’i NATO üyesi, dünyada 40 ülkeye İHA ihraç ediyoruz. Afrika başta olmak üzere, bugün dünyada 40’a yakın ülkenin semâları Türk İHA’ları tarafından muhafaza ediliyor, gözetleniyor.

Bu başarı için Türkiye’de dev bir ekosistem inşa edildi. Bugün 3500 savunma sanayi şirketinde 80 Binden fazla çalışan var. 270 Binden fazla Araştırma-Geliştirme alanında çalışan insan kaynağımız var. Tüm bunlar İHA dahil, savunma sanayindeki başarının altında yatan gerçeklerdir.

Bir de bizim 40 yıldır devam eden bir terörle mücadelemiz var. Bu mücadelede müttefik dediğimiz ülkeler parasını ödediğimiz uçakları, cihazları bize vermediler. Hatta terör örgütlerinin yanında yer aldılar. Bu bizim kendi uçağımızı, füzemizi, insansız hava araçlarını yapmamıza çok büyük etki etti.

Bize İHA’larımızda kullandığımız optik cihazları bile parasıyla satmadılar. Biz de ASELSAN gibi kurumlarımızda bu optik cihazların daha iyisini kendimiz ürettik.

Bu sayede terörle mücadelede çok büyük başarılar elde ettik. Azerbaycan’da Karabağ savaşının kaderini Türk İHA’ları değiştirdi. Ukrayna’da Bayraktar İHA adına şarkılar bestelendi.

Şunu diyebiliriz, dünyada savaş ve terörle mücadele paradigmalarını değiştiren bir etki yarattı insansız hava araçlarımız.

“İslam ülkeleriyle ortak çalışmak istiyoruz.”

— Ortadoğu’da en çok hangi ülkelerle İHA konusunda birlikte çalışıyorsunuz?

— Projelerimizin tamamını kendi imkanlarımızla geliştiriyoruz, başka ülkelerin katkısı bulunmuyor. Suudi Arabistan ile en büyük ihracat anlaşması Türk İHA’ları konusunda oldu. BAE, Katar ile etkin İHA anlaşmalarımız var.

Bir takım teknoloji transferi ve ortak geliştirme anlaşmalarımız da oluyor. Bunların detaylarını açıklamak doğru olmaz.

Polonya gibi havacılıkta deneyim sahibi, NATO üyesi AB ülkesine İHA ihraç etmemiz, ne kadar başarılı sistemler geliştirdiğimizin bir göstergesi.

Biz teknoloji ve sanayi alanında hangi kazanımı elde etmişsek bunu dostlarımızla paylaşmayı, özellikle İslam dünyasındaki kardeşlerimizle birlikte istifade etmeyi her zaman önceledik. Türkiye bu konuda hiçbir zaman bir kıskançlık içinde olmadı, olmayacaktır. Savunma Sanayindeki en önemli paydaşlarımız Körfez ülkeleri başta, diğer İslam ülkeleri, Müslüman kardeşlerimizdir. Hayalimiz yakaladığımız bu başarıyı, kardeşlerimizle birlikte daha ileri götürmek, daha büyük işler yapmaktır.

Her zaman iş birliğine, ortak proje geliştirmeye açığız. Müslümanlar güçlendikçe dünya daha adil bir yer haline gelir. Bizim inancımız bu.

— İHA’ları savaş alanı dışında nerelerde kullanıyorsunuz?

— Sivil alanda da İHA’lar çok etkin şekilde değerlendiriliyor. Bir insanlı uçağın havada kalma süresi son derece kısıtlıyken İHA 20 saat havada kalabiliyor. Coğrafyanın tümünü sıklıkla tarayabiliyor.

Örneğin 6 Şubat Maraş depreminde İHA’larımız 1500 saatten fazla havada kalarak bütün deprem bölgesinde tespitler yaptı ve arama kurtarma birimlerine aktardı. Afetle mücadelede çok önemli katkı sağladı.

Küresel ısınmayla birlikte artan orman yangınlarında çok etkin olarak İHA’larımızı kullanıyoruz. Yangın yerini en hızlı şekilde tespit edip erken müdahale edilmesini sağlıyoruz. Sanırım dünyada orman yangınlarını tespitini ve bildirimini en hızlı yapan ülke Türkiye’dir.

Tarımda da İHA’lar kullanılıyor. Yüksek çözünürlüklü görüntüleme imkanları sayesinde tarım arazilerinin izlenmesi, rekolte tahmini gibi çalışmalar yapılabiliyor. Döner kanat ufak tip İHA’lar ile ilaçlama, tohumlama gibi işler de yapılabiliyor.

“Savunma sanayi demek yüksek teknoloji demektir.”

— Savunma sanayindeki gelişmelerde teknolojinin ne kadar katkısı oluyor? Örneğin füze yapımında durumunuz nedir?

— Aslında savunma sanayi dediğimizde yüksek teknolojiden bahsediyoruz. Artık akıllı sistemlerden, güdümlü mühimmatlardan, insansız araçlardan bahsediyoruz. Savunma sanayi yüksek teknolojiye öncülük etmeye devam ediyor. Pek çok derin teknoloji hala savunma sanayi tarafından geliştiriliyor. Son yüz yılda neredeyse tüm yüksek teknoloji savunma sanayinden geldi. Bugün kullandığımız bilgisayarlar, internet, pek çok haberleşme sistemi öncelikle savunma sanayinde gelişti sonra sivil alanlara transfer edildi.

Türkiye’de de en ileri teknolojik çalışmalar savunma sanayinde oluyor. Bakanlık olarak bize bağlı olan TÜBİTAK’ın savunma sanayinin ilerlemesine çok önemli katkıları var. 250 km menzile sahip ilk milli seyir füzesini geliştirdi. Havadan havaya atılan füzeler geliştirdi. Geleneksel mühimmatlara güdüm kiti ekleyerek bunları akıllı hale getirecek sistemler geliştirildi. Milli savaş uçağı Kaan’ın işletim sistemini TÜBİTAK geliştirdi. Füzelerde kullanılacak jet motorlar geliştiriyor. Yani özetle çok kritik teknolojik sistemleri kuran TÜBİTAK, 5 Binden fazla araştırmacısıyla teknoloji eko sistemin en önemli kurumu oldu.

— Dünyada ABD’nin teknoloji konusunda bir hakimiyeti var. Türkiye ABD ile birtakım sorunlar yaşadı. Mesela parasını ödediğiniz uçaklarınızı alamadınız. Türkiye ne kadar bu hakimiyetten kurtulabildi? Kendi kendine yetiyor mu?

— Tek başına, tek kutuplu dünya perspektifini biraz eksik bulurum. Dünyada teknoloji yarışı çok kutuplu hale geldi. Mutlak olarak tek bir ülkenin bütün alanlarda önde olduğunu ifade etmemiz mümkün değil artık. Evet ABD’nin üstün olduğu alanlar var ama bazı alanlarda başka ülkelerin öne geçtiğini görebiliyoruz.

Örneğin yapay zekada Çin ABD’nin gerisinde değil, 5G teknolojisinde Çin batı ülkelerinden daha ileride. Bu ülkelerin kendi aralarında mücadeleye girmesine de sebep oldu.

Biz “Milli Teknoloji Hamlesi” olarak adlandırdığımız politika setini yürütürken tam bağımsızlığımızı tahkim etmeyi amaçlıyoruz.

Savunama sanayinden sağlık sektörüne, finans sektöründen enerji sektörüne tüm alanlarda bir bağımsızlık perspektifine sahip Türkiye. Böyle olmak zorundayız. Tüm dünyada ülkeler kendi bağımsız teknolojilerini geliştirmek zorunda hissediyor artık.

Biz kendi kendine yeterlilik konusunu daha da geliştireceğiz. Bu aynı zamanda ekonomimizi de güçlendiriyor. Mesela savunma sanayinde 250 Milyon Dolar ihracatımız vardı, şimdi 5.5 Milyar Dolara ulaştı. Çok hızlı şekilde bu rakam 10 Milyar Dolar olacak yakında.

“Yakında uzaya dev bir uydu göndereceğiz.”

— Uzaya ilk Türk astronot gitti. Bundan sonra Türkiye’nin uzay çalışmalarındaki hedefi nedir?

— 22 yıl öncesinden başlayan çalışmalarımız var. İMECE isimli kendi uydumuzu geliştirdik ve uzaya gönderdik. Yüksek Çözünürlüklü Görüntüleme Uydularını ve bunların alt sistemlerini kendimiz üretiyoruz. Haberleşme uydularını bugüne kadar hep dışarıdan aldık. İlk yerli haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A projesini tamamladık, Temmuz ayında uzaya göndereceğiz. 4 bin 250 kg dev bir uydu platformu bu. Bugüne kadar ürettiğimiz en kıymetli teknoloji sisteminden bahsediyoruz. Bu platform sayesinde dünyada 4.5 Milyar insanın yaşadığı coğrafyaya ulaşabileceğiz. Dünyada bu kapasitede uydu yapabilen 11 ülke var, biri Türkiye oldu.

Milli Uzay Programında ikinci astronotumuzu Haziran’da uzaya göndereceğiz. Gelecekte daha heyecan verici projelerde yer alacağız. Uluslararası Uzay İstasyonu yenilenecek biz de bu projenin içinde yer almak için çalışıyoruz.

Bağımsız olarak uzaya erişecek, kendi uydularımızı fırlatacak sistemler için Roketsan isimli şirketimiz çalışmalar yapıyor.

Ay misyonumuz var. Aya bağımsız erişim için ciddi ve önemli çalışmalarımız var.

“Kural konmazsa yapay zeka insanlık için tehlike.”

— Bu günlerde yapay zeka konusu en önemli tartışma maddesi. Siz Teknoloji Bakanı olarak yapay zekayı insanlığın geleceği açısından bir tehlike olarak görüyor musunuz?

— Regüle edilmeze, kurallar konulmazsa yapay zekayı insanlığın geleceği açısından bir tehlike olarak görüyorum.

Bakın 6 aydan fazla adeta canlı yayında (Gazze’de) bir soykırım izliyoruz. Teknoloji ona sahip olanlar tarafından insanlık yararına kullanılmazsa insanlık için bir felakete dönüşüyor.

Yapay zeka internet kadar büyük sonuçlar yaratacak bir teknoloji, belki de daha büyük. Yapay zekayı devlet yapıları değil, en büyük motivasyonları yüksek kazanç elde etmek olan şirketler geliştiriyor. Bu şirketlerin ayrıca pek de ticari olmayan işlere bulaştıkları da görüldü.

— ABD seçimlerini etkileyen Cambridge Analytica krizi böyle bir şey miydi?

— Evet ben isim vermek istemedim ama siz doğru adreslemiş oldunuz. Dev teknoloji şirketlerinin ellerindeki büyük veriyi farklı amaçlar için kullanması ciddi sorunlar doğurabilir.

— Gazze’de Levanter adı verilen yapay zekanın öldürülecek Filistinlileri tespit etmede kullanılması gibi mi?

— Evet… Eğer insanlık bu alanı insan yararına kullanmak üzere bir regülasyon çıkarmazsa, yapay zeka çok kısa zaman içinde başımıza bir takım felaketler getirebilir.

Yapay zeka ile iş gücü arasındaki ilişki öngörülenden farklı şekilde gelişti. Kol gücü ve tekrarlanan işler yapay zeka, akıllı makineler tarafından yapılacak diye öngörülüyordu 5 yıl önce. Ancak öyle olmadı. O işleri yapay zeka yaptı bir de üstüne insanoğlunun entelektüel kapasitesiyle yapmakta olduğu işleri de yapay zeka ele geçirdi. Hikaye yazmak, senaryo yazmak, film çekmek gibi yaratıcı zeka gerektiren işleri yapan yapay zekalar geliştirildi. Ne mahsuru var bunun diyeceksiniz? insanın entelektüel kapasitesi ile yaptığı işler yer yüzünde sosyal düzeni biçimlendiren, hem de tekamülünü sağlayan işlerdi. Şimdi bunu yapay zekaya verdiğinizde bunu hangi değer yargılarıyla yapacağı sorusu en temel soru olarak karşımıza çıkar.

O yapay zeka çalıştırıcısının kendi kural setini, algoritmasının hangi verilerden beslendiğini ve hangi kurallarla o verilerden sonuç ürettiğini beyan etmesi önemli.

Aynı zamanda karşımıza çıkan içeriklerin hangisinin yapay zeka tarafından geliştirildiğinin de etiketlenmesi gerek. Aksi halde insanoğlunun yapay zekayla başa çıkması mümkün değil, başımıza büyük felaketler gelebilir.

Türkiye olarak yapay zeka çağına kendimizi hazırlıyoruz. Büyük Ar-Ge çalışmalarıyla güvenilir, bilinir yapay zeka üretimiyle kendi ihtiyacımızı karşılamak için çalışıyoruz.

Kemal Öztürk

aljazeera.net