Dalgıçlığa merak saldığım yıllarda bir hocadan ders alıyordum. Bana dalışların en önemli konusu olan vurgun yeme melesini anlattı.

Derinlerde yüksek basınç vardır ve eğer oradan hızlıca yukarı çıkarsan alçak basınca maruz kalırsın ve vurgun yersin demişti.

Aklımızdan hiç çıkarmamızı istemişti hoca.

Sonraları bir şey daha öğrendim. Sadece derin sularda vurgun yemiyor insan. Bir de sığ su bayılması var.

O da nefes tutuma sonucu sığ sularda yaşanan baygınlık, bir tür vurgun.

Uzaktan bakınca insanın sığ sularda vurgun yemeyeceğine inanırız değil mi?

Derin fikirlerle uğraşanların, zihnin diplerinde vurgun yemesini anlayabiliriz.

Öylesine derin fikirlerle uğraşırlar ki sonunda felsefenin, kelamın, mantığın labirentlerinde kaybolur, derinlerden yukarı çıkmaya çalışırken de zihinsel bir vurgun yer bu insanlar. Bunun örneklerini çokça verebiliriz…

Peki sizce sığlık nasıl bir vurguna neden olabilir?

Etrafınıza, iletişim kanallarına bakın…

Daha çok derin, nitelikli fikirler mi konuşuluyor? Doğal olarak hayır diyeceksiniz.

Zaten hiçbir zaman felsefenin, kelamın, fikirlerin çok yaygın şekilde tartıldığı, konuşulduğu bir dönem pek olmamıştır bizim çağımızda.

Peki sığ fikirlerin, konuların, meselelerin bu denli yaygın ve yoğun gündemi işgal ettiğini görmüş müydünüz?

Görmedik değil mi?

Sığlığın, cehaletin, absürtlüğün bu denli yükseldiği az dönem olmuştur. Dünya işte bu sığlığın yarattığı vurgunla uğraşıyor şimdi.

Çünkü bu vurgunun sosyolojide ve insan hayatında neden olduğu ciddi komplikasyonlar var.

ABD’de kongre binası basan, bufalo boynuzu takmış “redneck” denen eğitimsiz, cahil, ırkçı beyazlar, tam olarak bu insanları temsil ediyordu. Ve bu insanlar Trump’a seçim kazandıran ABD toplumunun temsilcileriydi.

Onların sözcüleri en çok dinlenen, sosyal medyada en çok takip edilen, programları rağbet gören tipler şu anda.

İtalya’da sosyal medya fenomeninin kurduğu benzer bir hareket olan, “5 Yıldız Hareketi” iktidar oldu geçtiğimiz yıllarda.

Ukrayna’da Zelinsky de benzer bir şov programının yıldızıydı ve sonra Cumhurbaşkanı oldu.

Bunlar sığlığın yarattığı komplikasyonların siyasi dışa vurumlarından birkaçı sadece.

Sosyolojiye verdiği zararı ise saymakla bitiremeyiz.

Aşırı milliyetçiliğin yükselişi, yabancı düşmanlığı, çok kültürlülük karşıtlığı yükselirken; özgürlük, adalet, eşitlik, fikir, sanat, kültür ise düşüş yaşıyor.

Türkiye’de en çok izlenen programların akıllara durgunluk veren cehaletin sergilendiği, yasak aşkların, cinayetlerin, aldatmaların, suistimallerin milletin zihnine boca edildiği programlar da bu sığlığın dışa vurumu.

Ülkenin en değerli ilim, bilim, sanat ve fikir adamlarını takip edenlerin sayısı, zır cahil bir Instagram fenomenin onda biri bile değil.

Sığ su vurgunu insanların zihinlerini öylesine tahrip ediyor ki doğruyla yanlışı, güzel ile çirkini, değerli olanla değersizi ayırt edemiyorlar artık.

Soru sormayan bir zihin, sormadan inanan bir akıl, en absürt fikri doğru kabul edebilen bir insan görürseniz sığ su vurgunu yediğini anlayın artık.

Kemal Öztürk