İnsanoğlu doğduğundan itibaren cennetini arar.
Sanırım anne karnı bir bebeğin en huzurlu ve mutlu olduğu yegane cennetiydi.
Göbek bağını kestikleri andan itibaren ciğerlerine dolan oksijenin canını yakmasıyla bir cehenneme düştüğünü zannederek ağlamaya başlar.
O günden sonra mutlu ve huzurlu olacağımız yeri arayıp duruyoruz hepimiz.

Adem ve Havva’nın cennetten kovulmasıyla, ana rahminden çıkmamız benzer duygular yaratmıştır bence.

Huzur, mutluluk, sükunet içindeki cennetten çıkıp yer yüzü cehennemine düştüğü günden beri Ademoğlu arayışta.

Yeryüzü cennetini bulan ne kadar insan olmuştur acaba?

Galiba biz insanları sürekli bir devinim içinde tutan da bu duygu olsa gerek.

Her yerde, her zamanda, her mekanda cennetimizi arıyoruz.

Tüm ilahi dinler bu cenneti vaat eder ama kavuşmayı ahirete bırakmıştır. Yeryüzü cehenneminde cenneti bulamayacağımız gerçeğinden olsa gerek.

İnsanların ürettiği ezoterik ya da kült dinler ise yeryüzünde cenneti daha çok vaat ediyor sanki. ‘Bu öğretileri yerine getirirseniz huzura erersiniz, mutlu olursunuz’ diyorlar. İnsanın doğduğundan beri var olan ıstırabını gidermek için sunulmuş, “kutsallaştırılmış” reçeteler bunlar.

Zerdüşt’den, Budha’ya, Hasan Sabbah’tan Osho’ya kadar, tüm bu yelpazedeki öğretiler insanın ıstırabını dindireceği yer olduğuna inandığı cenneti vaat eder.

Mutsuz ve arayış içindeki insanoğlu nice sahte peygambere, nice Mehdilere, ne sahte şeyhlere, kurtarıcıya inandı.

Hepsi sahte de olsa cennet vaat ettiği için.

Geçenlerde Bursa’da sahte bir Mehdi daha çıktı son olarak. Bu sahtekarlığa nasıl bu kadar kolay inanıyor insanlar? Cehaletten diyorsunuz sanırım aklınızdan.

Oysa ABD’deki Osho ya da Moon benzeri tarikatların üyelerine baksanız hiç de cahil olmadıklarını görürsünüz.

Sahte cennet vaadine kapılmak cehaletten değil, inanma arzusundan. İnsan bir şeye inanmak üzere kodlanmıştır.

Bir gün cennetini bulacağına inanıyor insan.

Bana göre bugün en büyük sahte cennet vaat eden ezoterik tarikat sosyal medyadır artık. Hem de tüm insanlık tarihinin en güçlüsü.

Burada istediğin kişi olabilirsin.

Günahkarsan melek, suçluysan masum, eksiksen tam olabilirsin burada.

İstediğin gibi görünebilirsin.

Daha güzel, daha uzun boylu, daha yakışıklı, daha zeki de olabilirsin.

Tipini değiştirmen yetmediyse karakterini, huylarını, zevklerini de değiştirme imkanı sunuyor sana burası.

Sana yeryüzü cennetini yaratma fırsatı veren bir yer burası. Aşkı, zevki, hazzı hiç bu kadar kolay elde edememişsindir.

Bugüne kadar hiçbir öğreti, din, tarikat bu kadar kudretli olamadı.

Budist iseniz yıllarca süren inzivalardan sonra keşiş olursunuz. Ama burada bir keşiş gibi görünmek, konuşmak için beklemenize gerek yok.

Zamandan ve mekandan münezzeh bir ortam!

Anında Budist, sonrasında ateist ve birden dindar bir Müslüman olarak görünmek mümkün. Hatta hepsini aynı anda da olabilirsin.

Galiba cinlere atfedilen bu özellikler için bir Instagram, Facebook ya da Twitter hesabı açmanız yeterli.

Senin daha mutlu olman için tüm şartlar hazırlanmış. Özel filtreler sayesinde yüzündeki kırışıklar bir anda gidiyor. Daha zayıf görünmen için de programlar seni bekliyor. Hangi karakterde, hani tipte insan olmak istiyorsan sadece yazman yeterli.

Sana bu kadar büyük ihsanı başka hangi din bahşedebilir?

Cennetin en sahtesi ama en gerçekçisi aynı zamanda. Yapay zekanın ve arttırılmış gerçeklik cihazlarının katılımıyla bu cennet şimdi Firdevs cenneti olmak üzere.

O kadar gerçekçi ki, hep sosyal medyada olmak istiyorsun.

Çünkü orada mutlusun, istediğin her şeyi yapma özgürlüğüne sahipsin.

Maliyeti ne? Sadece gerçeklikten kopmak. Zaten gerçeğin ıstırabından kaçmak isteyen için buna maliyet denmez, mükafat denir.

Zaman, mekan ve gerçeklik kavramlarının ortadan kalktığı bir yer “cennet” olabilir ancak.

Sahte cenneti hiç kimse böylesine etkili ve güçlü inşa edememişti şimdiye kadar.

Kemal Öztürk