Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler:
– Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti kurulmadan barış gelmez.
– Gazze’de savaş suçu işleniyor.
– Irak ve Suriye’de terör koridoruna asla izin vermeyeceğiz.
– Suriye sınırının %63’ü, Irak sınırının %100’ü ileriden kontrol altına alınmıştır.
Son bir ayda Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırında askeri üslerine PKK terör örgütü tarafından saldırılar oldu. Bu saldırılarda çok sayıda Türk askeri hayatını kaybetti.
Bu yüzden Türkiye, hem Suriye’de hem de Irak’ta sınır ötesi operasyonlar başlattı.
Öte yandan İsrail Filistin savaşında Türkiye aktif bir diplomasi ve kamuoyu oluşturma çalışmaları yürüyor. Sorunun çözümü için Gazze’de garantörlük teklifinde bulunarak önemli bir adım da attı. Ancak bu teklifine bölge ülkelerinden henüz somut bir cevap alınabilmiş değil.
Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan Gazze’de süren katliam için çok sayıda beyanat verdi. Ancak Genel Kurmay Eski Başkanı ve şimdiki Savunma Bakanı Yaşar Güler çok fazla medyaya çıkan biri değil. Bakan Güler Türk medyası haricinde yurt dışında ilk kez Aljazeera.net konuştu.
“Bazı Devletler Terör Örgütlerini Destekliyor”
Irak ve Suriye’de bulunan Türk askeri üslerine son bir ayda PKK tarafından saldırılar oldu ve çok sayıda Türk askeri hayatını kaybetti. Türkiye bunun üzerine sınır ötesi operasyonlar başlattı.
Türkiye’nin hem Irak’ta hem Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonların hedefi nedir, bir kara harekâtı da düşünülüyor mu? Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki Türk askeri varlığının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye; uzun yıllardır vatandaşlarımızı ve güvenlik güçlerimizi hedef alan, bekamızı tehdit eden, bölge halkı için de büyük bir tehdit oluşturan eli kanlı PKK terör örgütü ve uzantılarıyla mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Bu örgüt bazı ülkelerce maalesef desteklenerek maşa hâline getirildi.
Bölgedeki operasyonlarımızdan bahsederken kısaca hatırlatmak gerekirse; özellikle 2015’ten itibaren Irak ve Suriye’de yaşanan istikrarsızlıklar, terör örgütleri ve destekçileri tarafından istismar edilmişti.
Nitekim, devlet iradesinin olmadığı Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütü, kendisine güvenli bölgeler oluşturarak ülkemize yönelik terör eylemlerini artırmıştı.
Suriye’de ise meydana gelen iç savaş sonrasında terör örgütlerinin bölgede fiilî yapı kurma çabalarının yanı sıra, ülkemize yönelik saldırıları da sürekli meydana gelmekteydi.
Bu kapsamda 2016 yılından itibaren terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine giderek sınırlarımızın emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladık.
Suriye ve Irak’ın kuzeyinde icra edilen harekâtlarla sınırlarımızın ve asil milletimizin güvenliğini sağlarken, ülkemizin güneyinde kurulmak istenen terör koridorunu da parçaladık.
Burada özellikle ifade etmek isterim ki icra ettiğimiz operasyonlarda tek hedefimiz teröristlerdir. Ülkemize ve milletimize tehdit oluşturan PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki tüm unsurları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da meşru hedefimizdir.
Diğer yandan Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde örgüte yönelik icra ettiğimiz tüm harekâtlar; söz konusu ülkelerin egemenliğine karşı bir faaliyet değil, terörle mücadele bağlamında “uluslararası iş birliği” olarak görülmelidir.
Terör Koridoru Oluşumuna Kesinlikle Müsaade Etmeyeceğiz
Terör örgütleri ile mücadele konusundaki tutumumuz nettir. Irak ve Suriye’nin kuzeyinden ülkemize yönelik tehdit ve tehlikeler bittiğinde, huzur ve güven ortamı tesis edilip gerekli şartlar oluştuğunda biz de herkes gibi gerekeni yaparız.
Hâlihazırda Suriye sınırımızın %63’ü, Irak hudutlarımızın %100’ü ileriden kontrol altına alınmıştır. Tesis edilen bu güvenlik kuşağı ile terör koridoru engellenmiş, ülke topraklarımız içerisine terörist aktarımı ve saldırıları sıfıra indirgenmiş ve düzensiz göç engellenmiştir.
Kalan bölgede ise ABD ve Rusya Federasyonu ile yaptığımız mutabakatlar çerçevesinde verilen sözlerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi ülkemizin, halkımızın ve sınırlarımızın güvenliği için uluslararası hukuk ve meşru müdafaa açısından operasyon yapmak Türkiye’nin en doğal hakkıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, ihtiyaç olan yer ve zamanda bugüne kadar yaptığı gibi bundan sonra da ne gerekiyorsa yapacağından şüphe duyulmamalıdır.
Ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için tehdit oluşturan teröristler kadim coğrafyamızdan sökülüp atılana kadar kararlı mücadelemiz artan bir etki ve yoğun bir baskıyla sürecek. Nerede bir terör tehdidi, kampı, sığınağı, oluşumu veya kümelenmesi varsa kalıcı olarak imha edilecek, teröristler için her çırpınış, yeni bir yok oluş olacaktır. Bunu herkes ya anlayacak ya da yaşayarak görecek ve öğrenecektir.
Kim destek verirse versin, hangi bahaneyle ve ne sebeple olursa olsun güney sınırlarımız boyunca bir “terör koridoru” kurulmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz.
Terör Örgütüne Ağır Darbe Vurduk
Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki askeri üslerine PKK tarafından saldırıların yoğunlaşmasını neye bağlıyorsunuz?
Bugüne kadar terörle mücadelede; yurt içinde ve sınır ötesinde icra ettiğimiz başarılı operasyonlar ile terör örgütüne çok ağır darbeler indirdik, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdik.
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin icra ettiği ve Pençe serisinin sonuncusu olan Pençe-Kilit Operasyonu ile Irak sınırımızın tamamının emniyetini ileriden tesis ederek kilidi kapattık.
Gerek Irak’ta gerekse Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiğimiz başarılı operasyonlarda, aralarında PKK-KCK’nın üst düzey yöneticilerinin de yer aldığı çok sayıda kadro etkisiz hâle getirildi. Terör örgütünün silah ve lojistik merkezleri imha edildi. Ayrıca teröristlerin, sınırlarımıza silah ve mühimmat aktarımları da engellendi.
İşte bu nedenle son dönemde ağır tahribata uğrayan, eleman temin etmekte zorlanan ve yok oluşa sürüklendiğini anlayan PKK-KCK terör örgütü; bu durumdan kurtulmak ve mevcut durumu aşmak maksadıyla çetin arazi ve kış şartlarından yararlanarak harekât alanlarımıza saldırı arayışlarına girişti.
Ayrıca, teröristlerin kalbi olan Zap’a ulaşmamız, örgütte paniği artırdı, iyice köşeye sıkışan teröristler, can havliyle direnç gösterme çabasına girdi.
PKK, hâlâ kullanışlı aparat olduğunu göstermeye, varlığını ispat etmeye çalışsa da bu çabaları beyhudedir. Zira Mehmetçiğin çelikten yumruğu, her defasında daha ağır bir şekilde teröristlerin başına inecektir.
Nitekim Irak kuzeyindeki üs bölgelerimize düzenlenen son saldırılar sonrasında bölgelerimize sızma girişiminde bulunan teröristleri, bulundukları yerlere gömdük.
Eş zamanlı olarak da Irak ve Suriye’nin kuzeyinde etkili ve kapsamlı hava harekâtları gerçekleştirerek terör örgütüne ait çok sayıda hedefi başarıyla imha ettik.
Sonuç olarak, asla geri adım atmadan son terörist de etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Gazze’de Savaş Suçu İşleniyor
Gazze’deki savaşın gidişatını nasıl görüyorsunuz? Türkiye Gazze’de güvenliğin veya barışın en azından ateşkesin sağlanmasında, sürdürülmesinde rol oynayabilir mi?
Gazze’de büyük bir insani felaket yaşanmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık 25.000 Filistin vatandaşı ölmüş ve 65.000’den fazla Filistin vatandaşı yaralanmıştır. Bu sayılara enkaz altında kalan Filistin vatandaşlarının kayıpları da ilave edildiğinde, karşımıza çok daha büyük ve korkunç bir tablo çıkmaktadır. Buna ilave olarak; Birleşmiş Milletlerin tespitlerine göre 69.000’den fazla bina yıkılmış veya ağır hasarlı durumdadır. Gazze halkının bugün %90’ı, maalesef yerinden edilmiştir.
Gazze ile ilgili başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Türkiye olarak tavrımızı ilk andan itibaren net bir şekilde ortaya koyduk.
Uluslararası hukukun alenen ihlal edilerek çoğunluğu bebek, çocuk ve kadınlardan oluşan binlerce masum sivilin katledilmesinin vahşet boyutuna ulaşan bir savaş suçu ve daha da acısı bir insanlık suçu olduğunu her fırsatta ve her platformda açık yüreklilikle dile getiriyoruz.
Nitekim çatışmaların başladığı günlerde aceleci ve taraflı açıklama yapan ülkelerin her geçen gün bizim tutumumuza yaklaştığını görüyoruz.
Diğer yandan bölgesinde huzur, güven ve istikrarın merkezi olan Türkiye Cumhuriyeti, kritik bölge ve coğrafyalarda getirdiği çözüm önerileri; barış ve istikrara sağladığı mümtaz katkılar ile müzakere masalarının vazgeçilmezi olmuştur.
Bu bağlamda Türkiye olarak, Gazze ile ilgili de bu katliamın derhâl sonlandırılmasına yönelik ateşkes çağrısı yaptığımız gibi, İsrail barbarlığının durdurulması için de çok yönlü diplomatik girişimlerde bulunduk, bulunuyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs Olan Filistin Devleti Kurulmalı
Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri üzere Gazze’de garantörlük konusu dahil ateşkesin tesisi, kalıcı barışa ulaşılması ve iki devletli çözüm için üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız.
Şüphesiz, bu girişimlerimizin yanı sıra bu zor dönemde Gazzeli kardeşlerimize yönelik yardımlarımızı da aralıksız sürdürüyoruz.
Bu kapsamda bugüne kadar 17 askeri uçak ile yaklaşık 240 ton ve 3 gemi ile yaklaşık 4.500 ton insani yardım malzemesini bölgeye ulaştırdık. Çoğunluğu acil tedaviye ihtiyaç duyan hasta ve refakatçilerden oluşan toplam 762 Gazzeli kardeşimizi ise ülkemize getirdik.
Sonuç olarak uluslararası çatışma ve krizlerin aşılmasına yönelik üstlendiği büyük ve kıymetli inisiyatiflerle küresel bir aktör konumuna yükselen ülkemiz; büyük acılar yaşayan ve zulme uğrayan Gazzeli kardeşleri için yoğun çalışıyor. Hem insani yardım konusunda üzerine düşeni yapmaya hem de kalıcı çözüm için diplomatik girişimlerde bulunmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek isterim ki, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti kurulmadan adil bir sonuca ulaşılmayacak ve bölgemizde kalıcı bir barış mümkün olmayacaktır.
Ukrayna’nın Toprak Bütünlüğü Korunmalı
Türkiye; Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta askeri ve elbette siyasi ilişkilerini nasıl dengeliyor?
Ukrayna-Rusya arasında devam eden çatışmalara ilişkin Türkiye olarak, ilk günden itibaren, bu krize çözüm bulabilmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gayretlerimizi sürdürmekteyiz.
Bu kapsamda Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini her seviyede dile getirdik, getiriyoruz.
Temennimiz, tüm dünyayı etkileyen bu savaşın bir an önce son bulmasıdır.
Yine, ülkemizin koordinasyonunda hayata geçirilen ve etkinliğiyle tahıl krizinin aşılmasına büyük katkı sağlayan Karadeniz Tahıl Anlaşması’nın, yeniden aktif hâle gelmesi için girişimlerimizi de sürdürüyoruz.
Ayrıca, Karadeniz’de barış ve istikrarın yeniden tesisi, başta kıyıdaş devletler olmak üzere tüm dünya açısından önem arz etmektedir.
Türkiye olarak Karadeniz’deki dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uyguluyoruz ve uygulamakta da kararlıyız.
Yine, Karadeniz’deki mayın tehlikesine karşı, Romanya ve Bulgaristan ile başlattığımız “Üçlü Girişim” kapsamında Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu Mutabakatını (MCM Black Sea) imzalayarak seyrüsefer güvenliği başta olmak üzere Karadeniz ve bölge güvenliğine önemli katkılar sağlayacak bir adım attık.
Türkiye; coğrafi konumu gibi kıtalar ve bölgeler arasında barış, huzur ve istikrar köprüsü olma vasfını -çevresini saran ateş çemberine rağmen- itidalli, kararlı, tarafsız ve çok boyutlu tutum ve davranışları ile korumakta ve sürdürmektedir.
Savunma Sanayisinde Millilik Oranı % 80 Oldu
Türkiye’nin savunma sanayisinde kendine yeterliliği yüzde 20’nin altındayken yüzde 80’lere ulaştı, bu öz yeterlilik Türkiye’nin askeri kabiliyetini nasıl etkiledi? Savunma sanayisinde ihracatınız ne ölçüde gelişti? Sizin için sanayinizi test ve değerlendirme imkânı oldu mu?
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hayata geçirilen millî teknoloji hamlesiyle, ülkemizin savunma sanayisinde yerli ve millîlik oranı yüzde 80’lere ulaşmıştır.
Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere Türk savunma sanayi; üretim altyapısı, güçlü tesisleri ve modern teknolojisi ile kritik sistemlerin üretim üssü hâline gelmiştir.
Savunma sanayisi şirketlerimizin, üniversitelerimizin ve alanında yetkin nitelikli insan gücümüzün ortaya çıkardığı özgün tasarımlı ürünlerimiz, artık pek çok ülkeye ihraç edilmektedir.
2023 yılında dört savunma sanayisi şirketimizin, dünyanın ilk 100 firması arasını girmesi de bizler için ayrıca övünç kaynağı olmuştur.
Tam bağımsız savunma sanayisi hedefimiz doğrultusunda, geliştirilen yerli ve millî savunma sanayi ürünlerimizle Silahlı Kuvvetlerimiz, daha da güçlenmekte; ordumuzun kara, deniz, hava ve siber harekât alanlarında etkinliği ve caydırıcılığı her geçen gün daha da artmaktadır.
Son yıllarda çok kapsamlı ve önemli adımlar attığımız savunma sanayisi alanında birbirinden değerli ve kritik projeleri hayata geçirerek harekât sahasında da büyük başarılar elde ettik, ediyoruz.
Yakaladığımız bu sinerjiyi, durmaksızın devam ettirerek yerli ve millî üretimimizi daha da artırmayı ve bu alandaki ihracatımızı en üst seviyelere çıkarmayı hedefliyoruz.
Askeri İş Birliği Anlaşmalarını Çoğaltacağız
Türkiye’nin Ortadoğu’da Libya, Katar ve Somali ile önemli askerî anlaşmaları var. Bölge ülkeleriyle yeni askeri iş birlikleri olacak mı?
Ülkemiz, özellikle son yıllarda yürüttüğü etkin diplomasisi, güçlü ve güven veren ordusu ile bölgesinde ve dünyada güvenlik üreten bir ülke hâline geldi.
Nitekim Somali’den Katar’a, Libya’dan Azerbaycan’a kadar kardeş ve dost ülkelerin bu konuda bize güvenmeleri, ülkelerine davet etmeleri, Türkiye’nin bu husustaki müstesna konumunu açıkça gösteriyor.
Kardeş, dost ve müttefik ülkelerle başta askerî ve savunma sanayi olmak üzere iş birliklerimiz artan bir ivmeyle devam ediyor.
Askerî iş birliğini geliştirmek için Askerî Çerçeve Anlaşmaları, Askerî Eğitim İş Birliği ve Askerî Yardım Anlaşmaları imzalıyoruz.
Bunlardan Askerî Çerçeve Anlaşmaları askerî eğitim ve öğretim, tatbikatlar, askerî iş birliği, lojistik iş birliği, askerî sağlık, insani yardım harekâtı, arama ve kurtarma gibi hususları kapsaması bakımından müteakip antlaşmalara da imkân tanımaktadır.
Yeni anlaşmalar imzalamaya ve eski tarihli anlaşmaları güncellemeye yönelik gayretlerimiz de sürmektedir.
İkili ve bölgesel savunma ve güvenlik ile savunma sanayi iş birliği konularında bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sağlayıcı adımlarla çalışmalarımızı çok yönlü ve artırarak devam ettireceğiz.
Bölgedeki Çatışma Tehdidi İş Birliğiyle Çözülür
Kızıldeniz’de devam eden askeri operasyonlara ilişkin Türkiye’nin tutumu nedir ve olası operasyonların bölgenin istikrarı üzerindeki sonuçlarını nasıl görüyor?
Malumunuz, gerginliklerin, çatışmalara hatta savaşlara dönüştüğü, uluslararası sınamaların hat safhaya çıktığı, dengelerin yeniden belirlenmekte olduğu kritik bir süreçten geçiyoruz.
Türkiye bulunduğu her coğrafyada; güvenliğin, huzurun, barışın ve istikrarın temsilcisi konumundadır.
Bölgedeki barış ve istikrarı tehlikeye atacak girişimlerden uzak durulmasını; mevcut gerilimlerin de mantık ve sağduyu çerçevesinde bir an önce son bulmasını temenni ediyoruz.
Türkiye olarak tüm sorunların;
– Uluslararası hukukun temel ilkeleri çerçevesinde,
– Kardeşlik ve dostluk temelinde karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış birliği içerisinde,
– Daha fazla diyalog ve iş birliği ile çözülebileceğine inanıyor, adımlarımızı buna göre atıyor, tüm çalışmalarımızı ve faaliyetlerimizi bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz.