Anı yaşa…
Acaba doğru bir öneri mi?

Son dönemlerde “anı yaşa” önerisinde bulunan çok kişiye denk geliyorum. Bunun bir derinliği olduğunu ve hayat felsefesi olarak ciddi bir değişimi içerdiğini eminim önerenlerin bir kısmı bilmiyor.

Zira tanıyorum bazılarını.

Divan Edebiyatıyla ilgilenmeye başladığımda Mevlana, Hayyam ve Hafız-ı Şirazi’nin şiirlerinde “an”ı anlamak üzerine çok vurgu yaptıklarını görürdüm.

Dostum olan olmuş vahlanma boşuna
Dünyayı kara zindan etme başına
Yaşamana bak, elinde tek gelen bu
Olacakları danışan mı var sana?
-Hayyam-

Felsefenin de önemli tartışma konularından biri olan “an” için söylenen bu rubailerin, şiirlerin ve özdeyişlerin bugün çok doğru anlaşıldığı kanaatinde değilim.

Gittikçe sosyal medya diline dolaşan “anı yaşa”, korkarım hazcı/hedonist akımın içini boşalttığı bir kavram haline geliyor.

“Anı yaşa” derken ne geleceği düşün, ne kendinden başkasın düşün demek istiyorlar bir anlamda.

Şu sıra popüler olan ve yine sosyal medya ‘sakızlarından’ biri olan “akışta kal” deyimi de benzer amaçla kullanılıyor. Anı yaşa ve akışta kal vurdum duymazlığın, zevki sefanın, duyarsızlaşmanın kapısı sanki. Oradan girince ne gam kalır, ne keder!

Divan edebiyatındaki okumalarımın sonunda benim vardığım sonuç ise başkaydı:

Geçmiş için hayıflanma
Gelecek için kaygılanma
An’ın kıymetini bil…

An’ın kıymetini bilmekle, anı yaşamak için yüklenen anlam birbirinden çok farklı. Biri geleceği düşünmeden anın tadını çıkartmayı teşvik eden hazcı bir önerme; diğeri ise geçmiş ile gelecek arasında sıkışmadan yaşadığın an’ın kıymetini bilip, değerlendirme.

An’ın kıymetini bildiğinizde; sevdiklerinizin, ailenizin, sağlığınızın ve sahip olduklarınızın bir gün olmayacağını düşünerek onlara sahip çıkarsınız, sarılırsınız, kıymetini bilirsiniz. O an var olanın aslında sahip olduğunuz gerçek hazine olduğunu anlarsınız.

Ne geçmişte sahip olduklarınız ne de gelecekte sahip olacaklarınız sizindir. O an var olanlar sizin gerçek varlıklarınızdır…

Burada bir kıymet bilme hali vardır ki, onu yaşamak asıl teşvik edilendir.

Ancak bugün dünyayı kasıp kavuran hazcı/hedonist akımın içini boşaltıp tahrip etmek üzere olduğu “anı yaşa” önermesi tam bir tuzaktır.

Bu önerme kıymet bilmek, sahip olduğun değerlere sahip çıkmayı değil, tüm varlığı ve hakikati es geçip, bencilce anı yaşamayı ve mutlu olmayı önerir. Bu mutluluk tekildir ve bireysel hazzı teşvik eder.

Bu yüzden “anı yaşa” deyimini değil, “an’ın kıymetini bil” kavramını kullanmak gerekir.

Kemal Öztürk