Bu seçimde şaşırtıcı yoğunlukta parti değiştirmeler, istifalar, bağımsız adaylıklar gördüm sahada.
Bunun en önemli sebebi, yerel seçimlerde illere, ilçelere Ankara’dan müdahale eden partilerin genel merkez hegemonyasına artık isyan edilmesidir.

Tüm Partilerde Genel Merkeze Öfke Var

Siyaset yapan insanların bir beklentisi ve kişisel hesabı vardır. Bu yadırganacak bir şey değil. Yıllarca partisi için çalışan, fedakarlık yapan ve artık kendi siyasi kariyeri için bir beklentisi olan teşkilat üyeleri nihayetinde bir yere gelmek istiyor.

Fakat birden genel merkezlerinden gelen talimatla oyun dışında kalabiliyor.

Yıllarca mücadele ettiği rakibinin son anda transfer edilip başkan adayı yapıldığını gördüğünde, buna isyan etmesi kadar normal bir şey yoktur. Malatya’da, Urfa’da, Elazığ’da Yeniden Refah Partisi teşkilatlarında yaşanan istifalar, tepkiler böyle bir şeydi.

Kendisine başkan adayı olarak söz verilmiş, ona göre seçimlere hazırlanmış bir partili, son anda genel merkezden gelen talimatla birden açıkta kaldığında buna tepki gösterip partisinden istifa edebiliyor. Urfa’da, Elazığ’da AK Parti teşkilatlarında gördüm bu tepkileri.

Uzun yıllar partisine hizmet etmiş, belediye başkanlığı yapmış bir CHP’li son anda aday gösterilmemesinin gerekçesini, genel merkezde nüfuzlu bir kişinin müdahalesi olduğunu öğrendiğinde buna tepki gösterip istifa etmesi doğaldı. Mersin’de, Adana’da gördüğüm buydu.

MHP, İYİ Parti teşkilatlarında gördüğüm örnekleri de verebilirim.

Demek istediğim yerel seçimlere bu denli genel merkez müdahalesi artık isyanlara, istifalara, parti değiştirmelere neden oluyor.

Daha önce görülmemiş biçimde yoğun hem de.

Yerel Siyaset Güç Kaybetti

Genel merkez müdahaleleri yerel siyasetin hem niteliğini hem de insicamını bozuyor aslında. Hiçbir genel merkez yöneticisi yerel siyasi aktör kadar şehrin dengelerini ve özelliklerini bilemez. Buna rağmen bir şehirdeki ilçe belediye başkanının kim olacağına genel merkezden birinin karar vermesi, şehirlerde hiçbir zaman doğru bulunmadı. Bırakın başkanlara, belediye meclis üyeliklerine kadar müdahale edildiğini gördüm.

Aslında müdahale edilmesinin sebebi daha iyi bir aday bulunması değil. Bunun tek sebebi var: ‘Benim adamım olsun!’

29 yaşında büyük hayaller ve ideallerle siyasete girmiş bir genç şunu dedi bana Akdeniz’deki bir şehirde: “Çok çalışarak, fedakarlık yaparak bir yere gelemeyeceğimi anladım bu partide. Genel merkezde iki tane genel başkan yardımcısı tanırsam iş biter aslında. Bundan sonra buna çalışacağım.

Ne şehrin, ne de partinin, ne de o gencin isminin bir önemi var. Onlarca şehirde, onlarca partide binlerce genç artık böyle düşüyor.

Bunu başarmayacağını kanaat getiren 35 yaşındaki bir başka genç ise il başkan yardımcılığını bırakacağını söyledi bana. “Anlamı kalmadı siyaset yapmanın. Her şey torpille olmaya başladı.

Nitelik Zayıflıyor Kalitesizlik Artıyor

Bundan sadece on ay önce gittiğim şehirlere tekrar gittiğimde partilerin il başkanlarını aradım görüşmek için. Abartmadan söylüyorum, büyük partilerin neredeyse tamamında il başkanları değişmişti. Çoğu kongre yapmamış bu illerdeki parti başkanları ya istifa etmiş/ettirilmiş, ya başka partiye geçmiş ya da siyaseti bırakmıştı.

Adıyaman’da görüştüğüm eski bir il başkanı dükkan açmış siyasete tövbe etmişti: “Benden çok şey götürdü, çok az şey verdi siyaset. Ankara’dan torpilli kifayetsiz insanların ayak oyunlarından usandım artık.” diyordu isyankar haliyle.

Genel merkezin her müdahalesi yerel siyaseti zayıflatıyor aslında. İl Başkanları bir partinin o şehirdeki en güçlü aktörü olması ve siyaseti yönetmesi gerekir. Ancak Ankara’daki siyasiler, milletvekilleri “kendi adamları” olması için niteliğe ve dengelere bakmaksızın il başkanını kendi tayin etmek için uğraşıyor. Böylece nitelikli, donanımlı insan kaynakları partilerden uzaklaşırken, liyakatsiz kişilerin sayısı artıyor.

Partilerin ve Siyasetin Geleceği Sıkıntılı

Elbette genel merkezler siyasetin yönlendirici kurmay merkezidir. Elbette yeri geldiğinde illere müdahale etmeliler. Ancak milletvekili seçimlerinde şehirle alakası olmayan adayı, belediye seçimlerinde şehirden kopuk yaşayan birini aday göstermek o kadar yaygın ki, bunun kurmay zekasıyla alakasının olduğunu sanmıyorum.

Bugün gereksiz ve amaçsız genel merkez müdahalelerinin sonuçlarını bazen isyan, bazen istifa, bazen parti değiştirme, bazen de siyasi ahlak erozyonu olarak görüyoruz.

Genel merkezler partilerinin geleceğini düşünüyorlarsa, yerel siyaseti güçlendirmeliler. Bunun için de liyakat ve ehliyet sahibi insanları şehirlerde görevlere getirip, inisiyatifi onlara bırakmalılar.

Kemal Öztürk