Dünyanın yaşadığı büyük savrulmaya karşı neden herkesin gözü devleti yöneten siyasilerde ya da yetkililerde?
Krizleri önlemek, savaşların çıkmasına engel olmak ya da toplumsal sorunlara çözüm üretmek için siyasilerden bir hareket beklemek ne kadar doğru?
Bence en büyük yanlışlardan biri bu.
Çünkü her siyasetçi dünyanın tamamını etkileyen bu savrulmadan kurtulmak için en başta kendi ülkesini, sonra kendi iktidarını düşünerek hareket eder. Bu da krizleri çözmek yerine derinleştirir.
Fotoğrafın Tamamına Bakmak Zorundayız
Dünyanın içine girdiği buhranın çok acı ve tahribatı yüksek sonuçları olacak. Bunun ilk örneklerini Ukrayna-Rusya savaşında, Filistin’in işgalinde, Suriye iç savaşında, Afrika Boynuzu’ndaki iç karşılıklılarda sıcak çatışma olarak görüyoruz. Maalesef bu daha başlangıç.
Yetkililerin söylemleri “siyasi çözüm, derhal ateşkes, barışçıl tutum” gibi hiçbir işe yaramayan, durumu geçiştiren açıklamalardan öteye gitmiyor.
Bu olayların nedenleri konusunda ise son derece sığ, fotoğrafın tamamını göremeyen, lokal tespitler yapılıyor.
Siyasetçi, politikacı, bürokrat, devlet yöneticileri olaylara ancak böyle bakabilir.
Fakat fotoğrafın tamamına bakmak zorunda olan ve içine düştüğümüz buhranı tanımlayacak olan bir kesim var:
Entelektüeller, alimler, akademisyenler yani kısacası hepsine aydınlar diyelim.
Aydın sorumluluğu tam olarak böyle bir zamanda ortaya çıkıyor işte. Herkesin fotoğrafın küçük bir bölümünü tarif ettiği yerde, aydın tüm fotoğrafı görerek insanları aydınlatmalı.
Sorunumuzun büyük, derin ve geniş bir alana yayıldığını ancak o zaman fark edebiliriz.
Yoksa sınır ihlali, küçük bir çatışma, terör gibi bahanelerle çıkan savaşları, işgalleri ve kaosu tanımlama yanlışına devam ederiz.
Ezber Bozan Fikirlere İhtiyacımız Var
Avrupa’da yükselen ırkçılığın sebebi göçmenler değildir.
Gazze’nin işgalinin nedenini 7 Ekim olayı olarak görmek yanlıştır.
Trump’ın yükselişinin sebebini Biden’ın yaşlı olmasında aramak yanlıştır.
Ukrayna-Rusya savaşının sebebi sadece Rusya’nın saldırganlığında görülemez.
Afrika Boynuzu’ndaki kargaşa sınır ihlali ya da terörizm olamaz.
İslam dünyasındaki sefaletin, cehaletin ve geri kalmışlığın sebebi sadece sömürgeci devletler değildir.
Bunların asıl nedenlerini tespit etmek fotoğrafın tamamını görmek demektir.
İşte aydın sorumluluğu ilk aşamada bunu yapmayı gerektirir.
Sonra da çözüm üretmek gerekir ki, işte o zaman daha zor bir şey yapmalı aydınlar.
Ezber bozan fikirler üretmeliler.
Avrupa’da aşırı milliyetçiliği önlemek ancak gelir dağılımında adaleti sağlamakla olur, göçmenlerin gelişini engellemekle değil.
Meksika’dan ABD’ye göçmen gelişini önlemek duvar örmekle değil ancak Latin Amerika’da adil yönetimlerin iş başında olması ve ekonomisini güçlendirmekle olur.
Gazze’nin işgalini durdurmak ancak ABD’nin emperyalist emellerinden vazgeçmesiyle olabilir.
Eminim bu cümlelerden daha güçlü, daha şaşırtıcı ve daha kuvvetli fikirler üretecek aydınlarımız var dünyada.
Fakat Avrupa’da, Amerika’da, İslam dünyasında ezber bozacak aydın cesareti görülmüyor şu anda.
Sanırım en ciddi sorunumuz burada.
Fikir Yoksa Çözüm Üretilemez
Yaşadığımız siyasi, askeri, ekonomik krizlerin tamamının temelinde toplumsal sorunlar yatar. Bunu anlamak için toplumu gözlemek ve taleplerini tespit etmek gerekir.
Bunun için kafa yorarak, meseleyi dert edinerek, insanlığın daha mutlu yaşaması için fikirler üretmek gerekir.
Fikir yoksa siyaset kendini geliştiremez.
Fikir yoksa sorunlar çözülmez aksine derinleşir.
Fikir yoksa kaoslar yaygınlaşır.
O zaman aydınların cesur fikirlerine ihtiyacımız var.
Avrupa’daki sorunun temelinde Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan sömürü ve işgallerin olduğunu söyleyebilecek cesur Avrupalı aydınlar nerede?
İslam dünyasındaki geri kalmışlığının sebebini İslam’ı anlama şeklimiz, yozlaşmış iktidarlar olduğunu söyleyebilecek münevverler nerede?
Afrika’nın içine düştüğü yokluğun sebebinin aç gözlülük olduğunu ifade edecek entelektüeller ne yapıyor?
Sanırım onların da sorgulanması, özeleştiri yapması ve kendine gelmesi gerekiyor artık.