Gazze’de İsrail işgali başladığından bu yana terör örgütü PKK (diğer adıyla YPG, KCK) üyeleri ve sempatizanları ısrarla Kürtlerle Filistinlileri karşılaştıran argümanlar kullanıyordu.

Daha çok Türkiye içinde ve Avrupa’daki Kürt diasporasında yaşanan bu tartışma, sonunda Netanyahu tarafından da gündeme getirildi.
Sosyal medya hesabından 22 Aralık 2023’de şöyle dedi Netanyahu:

“Ordusu Türkiye içinde ve dışında Kürt köylerinde kadın ve çocukları katleden, Kuzey Kıbrıs’ın işgalcisi Erdoğan, İsrail’e vaaz vermemelidir.”

Türkiye’in Kürt Sorunu

Sorunun kaynağı Osmanlı’nın dağılmasından sonra başladı aslında. Çok uzun yıllara dayanan ve oldukça karmaşık bir sorunu vardı Türkiye’nin.

Kürt etnik kimliğini, kullandığı dili, tarihi ve varlığını kabul etmiyordu devlet.

Bu yüzden de Kürtçe konuşmak yasaktı uzun yıllar.

Ana dilini konuşamayan bir milletin başka sorunlarını tartışmaya gerek yok aslında. Bu yüzden PKK gibi silahlı örgütler doğdu ve Türkiye ile silahlı çatışma dönemleri başladı.

Recep Tayyip Erdoğan 2002 yılında iktidara geldiğinde kafasında Cumhuriyetin kronikleşmiş sorunlarını çözmek vardı.

Bunlardan biri de neredeyse yüz yıldır devam eden Kürt sorunuydu.

Erdoğan’ın Kürt Sorunundaki Radikal Adımları

2002 yılı öncesi, PKK militanı ya da sempatizanı birine neden silahlı örgütü desteklediğini sorsanız, belki de 20 maddelik bir gerekçe listesi sunabilirdi size.

Bunların ilk sırasında da Ana dili olan Kürtçe konuşmanın yasak olması gelirdi.

Erdoğan bu sorunu bitirmek için “Çözüm Süreci” denen bir girişim başlattı.

Türkiye’deki bilgisine ve itibarına güvenilir insanlardan “akil insanlar heyeti” kurdu ve Türkiye’nin dört bir yanına göndererek bu sorunu nasıl halletmemiz gerektiğini konuşturdu.

Ortak mutabakat, Kürtlerin ana dilini konuşması, PKK’nın silahlı saldırılarını bitmesi ve barış içinde bir arada yaşamaktı.

Ben de Başbakan Erdoğan’ın danışmanı olarak bu süreçlerin içinde bulundum. Ayrıca babası Türk, annesi Kürt olan biri olarak sorunun önemli şahitlerinden biriydim. Annemin kendi dilini konuşamamasını şaşkınlıkla izliyordum.

Sonunda Erdoğan Kürt sorunun çözümü konusunda son derece radikal ve cesur kararlar aldı.

Tahmin edileceği gibi bunların başında Kürtçe konuşmak, yazmak, müzik yapmak yasak olmaktan çıkartıldı.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Kürtçe yayın yapan bir kanal kurdu.

Doha sonra Anadolu Ajansı yüz yıllık tarihinde ilk kez Kürtçe dilinde haber yapmaya başladı. Bu servisi açmak da 2012 yılında Genel Müdür olarak bana nasip oldu.

Mutabakatı Bozan PKK Oldu

Okullarda Kürtçe dilinde eğitim almak isteyenlere tercihli sistem sunuldu. İsterseniz Kürtçe müzik yapabilir, gazete, dergi, tv yayını yapabilirdiniz. Buna daha birçok reform sayılabilecek yenilikler eklendi.

Ülkede tam bir huzur ortamı, bayram havası oluştu. AK Parti’nin Kürt nüfusunun yaşadığı yerlerde oylarında inanılmaz artışlar gözlendi. Kürt oylarını temsil ettiğini iddia eden HADEP Kürtlerin gözünde ikinci parti oldu.

PKK ise eylemsizlik kararını uzun süre sürdürdü.

Ancak Suriye iç savaşından sonra bu durum değişti. ABD ve İsrail PKK’ya Suriye içinde bağımsız bir devlet kurmayı teklif etti. “Rojava” denen bölgede kurulacak bu devletin garantörü ABD ve İsrail olacaktı. En önemli şartları IŞİD ile savaşmak, Türkiye ile devam eden Çözüm Süreci’ni bitirmek ve Türkiye ile yeniden silahlı savaşa dönmesiydi.

PKK bunu kabul etti. Suriye’de YPG ismiyle adeta bir ordu kurdu ve ABD milyarlarca Dolarlık silah yardımıyla bu orduyu silahlandırdı.

Güya bu ordu IŞİD’e karşı savaşacaktı.

IŞİD bitti ama bu ordu silahlandırılmaya devam edildi.

Sonunda 2016 yılında Türkiye içinde Sur, Nusaybin, Cizre, Silopi gibi ilçeler resmen PKK tarafında işgal edilmeye çalışıldı. O zaman da gazeteci olarak bu şehirlere gittim ve sıcak çatışmalara şahitlik ettim.

PKK bu bölgeleri Türkiye’den koparmak ve Suriye’de kuracağını ümit ettiği devletine katmak istiyordu.
Doğal olarak bu dört yerde şiddetli çatışmalar oldu, büyük yıkıntılar ve hasarlar meydana geldi. Ancak PKK oradan temizlendi ve yıkılan tüm binalar yeniden yapıldı.

PKK bu eylemiyle Kürt halkı tarafından büyük tepki çekti ve yurt içinde eylem yapamaz hale geldi.

Türkiye Suriye’de PKK’ya kurdurulacak devlete şiddetle karşı çıktı ve yurt dışı askeri harekatlar yaptı. Netenyahu’nun iddia ettiği gibi sivillere yönelik bir katliam değil, Türkiye’nin toraklarını işgal etmeye kalkan silahlı terör örgütüne karşı mücadele var ortada.

Filistin ve Kürt Meselesi Kıyaslanamaz

Ayrılıkçı, Marksist, sol çizgide olan Kürt hareketlerinin Filistin meselesine karşı bir kompleksi vardır. “Neden İslam dünyasında herkes Filistin davasına destek olurken Kürtlerin hareketine destek olmuyor” diye eleştirirler.

Bir de, “Filistinlilerin bağımsız devleti olmasını savunuyorsunuz da Kürtlerin devleti olmasını neden savunmuyorsunuz?” diyorlar.

Acaba ikisi aynı mı?

Filistin, etnik bir kimliğin adı değildir, bir bölge ismidir ve orada Kudüs vardır. Kudüs’ün bağımsızlığını savunmak Kürt, Türk, Arap tüm Müslümanların görevidir.

Zaten sol fikirde değil de, dindar Kürtlerin neredeyse tamamı Filistin davasını savunur ve sahip çıkar.

Ayrılıkçı Kürt hareketlerinin kendilerini Filistinliler ile özdeşleştirmeleri büyük hata.

Filistinliler işgal edilmiş topraklarını geri almak için kurtuluş mücadelesi verirken; PKK, YPG, KCK, PJAK (isimler değişik ama hepsi aynı) gibi örgütler ise başka ülkelerin topraklarını işgal etmeye ya da parçalamaya çalışıyorlar.

Filistin, BM tarafından tanınan, uluslararası sözleşmelerde yer alan adı konulmuş bir devlettir ve toprakları İsrail tarafından işgal edilmiştir.

Türkiye’de Kürtlerin çok büyük kısmı ayrı bir Kürt devleti kurulmasına karşıdır.

PKK/YPG ise 4 ülkeden toprak kopartarak bir Kürdistan devleti kurmanın hayali için binlerce insanın ölümüne neden oldu.

İsrail Kürt Sorununun Baş Aktörlerinden Biridir

Türkiye’ye karşı silahlı eylemler yapan PKK sempatizanlarına “neden örgütü destekliyorsun” sorusu şimdi sorulsa, 25 yıl önceki listeden belki de birkaç tanesini sıralayabilir. Bunlar da silahla savunulacak konular değildir artık. Fakat PKK silahlı saldırılarını durdurmuyor.

Esas olan her etnik milletin kendi dilini, kültürünü, geleneklerini özgürce yaşatabildiği demokratik devletlere sahip olmaktır.

Bugün PKK, YPG, KCK vs. Amerika’nın silahlandırdığı, İsrail’in eğittiği ve paralı askere dönüştürdüğü bir örgüt haline geldi. Üst düzey yöneticileri de Kürt değildir artık.

Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin Irak’taki üslerine saldırarak 12 askeri şehit etti PKK.

Bunun sebebi de Türkiye’nin Filistin davasına verdiği güçlü destektir.

Netanyahu boşu boşuna o cümleleri sarf etmedi.

İsrail, Kürt sorununun baş aktörlerinden biridir ve bunu Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ye karşı koz olarak kullanıyor.

Önümüzdeki dönemde bu yarayı daha çok kaşıyacaktır.

PKK, ABD ve İsrail’in hesap sormak istediği her devlete saldıracaktır.

Kemal Öztürk

aljazeera.net