Suudi Arabistan’daki kriz: kelime bulutundan fırtına çıkarmak.
Suudi Arabistan’daki futbol maçının iptalini basit bir kriz sananlar yanılıyor.
Şahsen tersini düşünüyorum.
Bunu sosyal medyada kullanılan bir yöntemle anlatayım daha iyi anlaşılır.
Sosyal medyada bir hesabın toplam mesajlarını incelemek ve o kişi hakkında kanaat edinmek için “kelime bulutu” yöntemi kullanılır.
En çok kullanılan kelimler, o kişinin düşünce yapısını ve gündemini oluşturduğundan genelde bu yöntem doğru tespitler yapar.
Sonra bu kelime bulutu verisini kullanarak isterseniz bu buluttan yağmur yağdırabilir ya da fırtına çıkartabilirsiniz.
Buna da “dijital etki yaratma” yöntemi denir.
Bunun en çarpıcı örneği, 2016 ABD seçimlerini etkilemek için bu metodun uygulandığı Cambridge Analytica skandalıdır.
Kriz Bilerek Çıkartıldı
Suudi Arabistan’da futbol müsabakasında yaşanan şey, aniden ortaya çıkan bir kriz değildi.
Krize dönüşmesi için elinden gelen her şeyi yapan iki futbol takımı, bu krizi yönetemeyen bir Futbol Federasyonu (TFF) ve krizi bitirme imkanına sahipken bunu yapmayan Suudi Arabistan’ın anlamsız inandı vardı ortada.
Burada kriz çıkartmak için birçok neden sayabilirim:
- Türkiye seçimlere gidiyor ve muhalefet perişan halde dağılmış.
- Muhalefet parti liderleri seçmenlerini motive edemiyor ama “Atatürk karşıtlığı” her zaman en güçlü birleştirici araçtır muhalefet için.
- Ortadoğu kaynıyor ve Türkiye Arap coğrafyasında yeniden güçleniyor.
- Suudi Arabistan ve Türkiye uzun yıllardan sonra yakınlaşırken bundan mutsuz olan çevreler var.
- Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye’nin bu tavrından ABD, İsrail ve AB değil sadece, bazı Müslüman ülkeler de çok rahatsız.
- Filistin için Türkiye’de büyük dayanışma mitingleri, kampanyalar yapılırken bu aynı zamanda körüklenen “Arap düşmanlığını” da kırıyor.
- ABD ve Avrupa’nın, Filistin’de katliam yapması için İsrail’e destek vermesi, Türkiye’de büyük bir öfkeye, Ortadoğu halklarına sempatiye dönüşmüştü.
- Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinden artan yatırımların ekonomiye katkısı görülmeye başlandı.
- AK Parti’nin/hükümetin Filistin meselesi ve yerel seçimlere odaklanmasını engelleyecek, ayarlarını bozacak bir hamleye ihtiyaç duyuluyordu.
- Para için Suudi Arabistan’da oynamayı kabul eden ve bu yüzden çok eleştirilen Fenerbahçe ve Galatasaray için bundan kurtulacak bir bahane lazımdı.
Böyle bir ortamda kriz ihtimali doğmuşsa bunu büyütmek için sıraya girecek çevreleri siz de sayabilirsiniz.
Kelime Bulutuna Dikkat
Bu kriz çıkar çıkmaz futbol camiası, CHP, onları destekleyen medya ve sosyal medya etrafında oluşan gündeme baktığınızda, ortak kelime bulutunun şöyle oluştuğunu görürsünüz:
“Atatürk, Mustafa Kemal, Türk, Arap, Ne mutlu Türküm diyene, yeşil bayrak (Suudi Arabistan bayrağı), Filistin için miting, Türk bayrağı, 12 şehit, arkamızdan hançerleyen Araplar, şeriat, irtica, hilafet, laiklik, AKP iktidarı, Arap göçmenler…”
Buluttaki bu kelimelerin etkileşimleri zihinlerde yağmur, dolu, kar, fırtına oluşmasına kolayca neden olabilir.
Nasıl mı?
“Şehitlere Rahmet, Filistin’e Destek ve İsrail’e Lanet” mitinginden dönen bir vatandaşa saldıran kişinin ifadesine bakın.
Neden yumruk attığını şöyle açıklıyor:
“Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan tarafından ülkemizin kurucu liderinin fotoğrafı mesele edilerek ülkemiz aleyhine uygulama yapılması, geçtiğimiz günlerde yaşanan terör saldırıları sonucunda 12 askerimizin şehit edilmesinden sonra ben de bir Türk vatandaşından Türk bayrağını taşımasını beklerken, karşımdan gelen yeşil üzeri Arapça yazılı bayrak taşıyan şahsa hitaben; ‘Sen Türk Vatandaşı değil misin? Hassas zamandayız’ dedim… Kendimi korumak için yumruk attım.”
Bu gencin ifadesinde kullandığı kelimelerin tamamı Suudi Arabistan’da yaşanan krizden sonra sosyal medyada oluşan kelime bulutunun içinde olan kelimeler.
O genç Kelime-i Tevhit Bayrağını Suudi Arabistan bayrağı sanmamış sadece, ülkesine ve kendisine yabancı, anlamını bilmediği ama “şeriat, irtica” kavramalarını zihninde canlandıran bir flama olarak görüp tepki göstermiş. Fakat daha dikkat çekici olan şu ki, 12 Şehidimizin acısı ile Suudi Arabistan’da yaşanan olayın bu gencin zihninde birleşmesi.
Kelime bulutu tam olarak bunu sağlıyor. Atmosferin yapısını değiştirir ve bilinç atlındaki damarlara baskı yapar. Sonra o damarlardan metan gazı gibi bir gerilim sızar ortama.
Fatih Altaylı gibi nefret üreten biri çıkar ve o gazın patlaması için tetikleyici rol oynar. Küçük bir kıvılcım yeterlidir zaten böyle ortamlar için.
Çıkan enerjiyi nasıl kullanacağınız yönlendirmeye bağlı…
Yönlendirmeyi yapanlar kim oldu?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP bu öfkeli kalabalığı Beşiktaş’ta mitinge çağırdı ve iktidar karşıtı gösteriye dönüştürdü.
İktidar Çevresi Krizi Yönetebildi Mi?
Suudi Arabistan’da krizin çıkacağı önceden belliydi. Atatürk fotoğraflarının basılı olduğu tişörtler herhalde statta hazırlanmadı? TFF bu süreci iyi yönetemedi, bu aşikar. Dışişlerinin, Cumhurbaşkanlığının müdahalesinin sonuç vermemesi de ilginç. TFF geç haber vermiş deniyor.
Fakat Suudi Arabistan yönetiminin de, “aman kriz çıkmasın, Türkiye ile ilişkimiz yeni düzeliyor” diyerek alttan almadığı da gözden kaçmamalı.
Nasıl ki Türkiye-Suudi Arabistan yakınlaşmasından mutsuz olan kesimler Türkiye içinde varsa, Suudi Arabistan’da da benzer kesimler var anlaşılan.
Görünen o ki yaşanan olayın “kontrollü kriz çıkarmak” olduğunu okuyamadı iktidar çevresi. Apar topar “Atatürk ortak değerimizdir, hassasiyet gösteren tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz.” diye mesajlar attı yetkili isimler.
Oysa iktidar çevresini savunmaya iten, yumuşak karnına dokunarak kasılması, dengesinin bozulması için yapılan bu hamleyi, edilgen ve savunmacı dille savuşturmak yanlıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan krizden üç gün sonra durumu tam olarak tanımlayan bir konuşma yaptı neyse ki: “…Burada Türkiye’ye ve Türkiye’nin çıkarlarına yönelik sinsi bir operasyon, çok açık bir sabotaj girişimi vardır…”
Asıl Hedefi Şaşırmak
Bir yanlış da öfke kusan, hakaret eden, nefretten beslenen Fatih Altaylı’yı merkeze almak, ona yüklenmek oldu iktidar cenahında.
Oysa Altaylı bir fikrin, kesimin, sermayenin, politik görüşün görünen ucu, sözcüsü, maşası sadece. Hakaret etseniz de muhatap alınmasından mutlu olan biri.
Asıl onu konuşturan, destekleyen ve kendini ülkenin gerçek sahibi gibi gören kesimi bulmak, onlarla mücadele etmektir mesele.
Bu kesimin en büyük kozu ise Atatürk’ü, laikliği kendine maske yapmasıdır. Oysa derdi kültürel, ekonomik, bürokratik ve politik gücü elinden bırakmamaktır.
Onlar da 22 yıllık AK Parti iktidarında Atatürk’e, Cumhuriyetin temel değerlerine bir şey olmadığını, hatta bazı AK Partililerin daha hızlı Atatürkçü olduğunu görüyor!
Tabii bu kesimle mücadele etmek için karşılarına çıkartılacak gazeteci, yazar, aydın, akademisyen, sanatçı ya da kanaat önderlerinin liyakat, donanım, itibar ve saygınlığına dikkat etmek ayrı bir tartışma konusu.
Benzer “Operasyonlar” Sürecek
Suudi Arabistan’da yaşanan olayı AK Partiye ve temsil ettiği kesime yönelik bir “operasyon” olarak tanımlıyor Cumhurbaşkanı.
Operasyonu uluslararası büyük bir organizasyonun parçası olarak görmek için elimde yeterince veri yok.
Ancak en iyi tanımın, “durumdan istifade edip kontrollü kriz çıkarmak” olduğunu söylemeyi tercih ediyorum şahsen.
Benzer durumların oluşacağını, benzer kontrolü krizlerin çıkartılacağını, “operasyonlar” olacağını söylemek için herhalde kâhin olmaya gerek yok.
Üç ay sonra yapılacak seçimler, Ortadoğu’nun hali, Filistin’deki savaş, Türkiye’nin bölgedeki kilit rolü devam ettiği sürece, bu krizler kesin olarak çıkacaktır.
Krizi yönetmek ayrı maharet ama krizi çıkartmamak daha büyük başarı bence.