Dünya sanki 2024 yılını seçim yılı ilan etti. ABD, Hindistan, Tayvan, Endonezya, Türkiye, Bangladeş, Meksika, Pakistan ve Rusya bu sene seçim yapılacak ülkelerin bir kısmı sadece.

Bu seçimlerde yaşanacak bir tartışma var: dijital kaos ortamında seçimleri etkilenir mi?

Dijital Kaos Hayatımızı ve Seçimleri Etkiliyor

Seçimlere etki edecek dijital manipülasyon örneğini ilk defa 2016 yılında ABD seçimlerinde gördük.

“Facebook–Cambridge Analytica veri skandalı” olarak kayıtlara geçen bir olaydı bu. Şirket Facebook’tan illegal biçimde 50 milyon kullanıcının bilgilerini almış ve bunlar arasında seçmen olanları bir şekilde etkilediği ortaya çıkmıştı.

Burada sorun, Facebook’un kullanıcı bilgilerini onların rızası olmadan şirkete satmasıydı. Skandal yargılama konusu olmuş ve Facebook özür dilemişti.

Şimdi seçimlere girecek ülkelerde milyarlarca sosyal medya kullanıcısı seçmen var. Bunlar adeta tüm haberleri, bilgileri buradan takip ediyor.

Benzer durum yaşanabilir mi?

Gün geçtikçe geleneksel yüz yüze siyasi iletişim azalıp, sosyal medya ve internet üzerinden seçmenlerle ilişki kuruluyor artık.

Bu da manipülasyon, yönlendirme ve etki altına almayı kolaylaştırıyor.

Sizin hangi haberlerden etkilendiğinizi, hangi duygusal tepkiler verdiğinizi, neyin kararlarınızı değiştirmekte etkili olduğunu analiz edebiliyor sosyal medya şirketleri.

Sizi tanıyan dijital platformlar şimdilik ürün satmak için sizi etki altına alıyor ama bu durum siyasi olarak da sizi etkilemeyeceği anlamın gelmez.

Şimdi bu konuda daha fazla kaygılanmamızı gerektirecek bir tehlike var: Yapay Zeka

Yapay Zeka Seçimleri Etkilemek için Kıllanılır mı?

Bir nükleer bombaya benzetilen yapay zekanın, seçimlerde insanları etkilemek için kullanılması kaygılı biçimde tartışılıyor1.

Çünkü yapay zeka kullanılarak seçmenlerin oy verme davranışlarını tespit etmek ve onları değiştirecek etki yaratmak daha kolay artık.

Bunun için “Deepfake” yöntemleriyle liderleri taklit eden sahte videolar üretmekten tutun, sahte haber (fakenews) üretimine kadar sınırsız bir hareket alanı var dijital dünyada.

Dünyada en güçlü yapay zeka programlarından biri olan ChatGPT’yi yaratan Open AI şirketinin kurucuları ve yöneticileri bile gelecekte bu sistemin nereye evirileceğini tam bilmiyor.

Ancak onların korkularını haklı çıkartacak gelişmeler var.

Bir kişinin videolarını, konuşmalarını ve hareketlerini izleyerek onun gibi konuşmayı öğrenen yapay zeka istediğiniz her metni bu kişiye konuşturabilir.

Nitekim ABD eski Başkanları Obama, Trump, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’yi taklit eden videolar dolaşıma sokulmuş, bunların yalan olduğunu anlatmak için günlerce çaba gösterilmişti.

Peki yapay zeka ile üretilmiş ve gerçeğinden ayırt edilmesi imkansız asılsız haberler dolaşıma sokulduğunda ne olacak?

Hukuki Boşluk Var

4.5 Milyar sosyal medya kullanıcısının dijital anatomisi çıkartılmış durumda. Hangi rengi sevmesinden tutun da hangi siyasi görüşe yakın olduğuna kadar, tüm bilgiler sosyal medya platformlarının elinde.

Şimdi seçimlere giden ülkelerde bu verileri satın alıp, seçmen analizi yapacak kampanya şirketleri.

Bu analizlerle seçmen profillerini kolayca tespit edip bunları etkilemek için hangi siyasal iletişim yöntemlerini kullanacaklarına karar verecekler.

Burada hukuki ve etik tartışmalar başlıyor.

Sosyal medya kullanıcıları kişisel verilerinin ve iletişim bilgilerinin siyasi kampanyalarda kullanılmasına izin veriyor mu?

Google, Facebook ya da X (Twitter) her kullanıcıdan en başta “tüm şartları kabul ediyorum” butonuyla bu izni alıyor bir anlamda.

Fakat kullanıcının siyasi eğilimlerinin ne olduğunu ve bunu değiştirmek için neden etkilendiğini tespit edilmesine izin verdiğini sanmıyorum.

İşte yapay zeka sosyal medya verilerini kullanarak, kimseden izin almadan bunu tespit edip siyasi bir projeye dönüştürebiliyor.

Bu da etik bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Manipülasyon Cinneti

Dijital dünyada manipülasyonlar, asılsız haberler ve kurgu görseller o kadar arttı ki, artık bununla mücadele etmek için özel birimler kuruluyor.

Örneğin Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, “Manipülasyonla Mücadele Merkezi” isimli özel bir birim kurdu.

Bu birim her gün asılsız, üretilmiş, yapay zeka ile kurgulanmış yalan haberleri, görselleri deşifre edip vatandaşları uyarıyor.

Şu sıralar en çok uğraştıkları konu İsrail-Filistin savaşında İsrail kaynaklarının ürettiği yalan haberler.

Mart ayında belediye seçimleri yapacak olan Türkiye’de bu merkeze daha çok iş düşecek gibi geliyor bana.

Seçim kampanyalarında siyasi partiler kendilerini anlatmaktan çok, haklarında çıkan asılsız haberleri düzeltmek için daha çok çaba sarf ediyor.

Çünkü yalan haberin yayılma hızı, gerçek haberden kat kat daha fazla.

Sosyal medyada insanlar önlerine düşen her habere tuhaf biçimde inanıyor ve bunu paylaşıyor.

İşte tehlike burada. Seçmenlerin tüm kişisel özelliklerini bilen yapay zeka, onların önüne kurgulanmış haberler/bilgiler getirebiliyor kolayca. İnsanlar da buna kolayca inanıyor.

Bu çok ciddi bir sorun olarak dünyanın başına bela olabilecek bir tehlike.

2024 yılında dünyadaki birçok ülkede yapılacak seçimlerde bu tartışmaya şahit olacağız.


  1. Bu konuda Financial Times ve ABD’deki diğer gazetelerdeki tartışmaların iyi bir özeti haftalık Oksijen gazetesinde yayınlandı (12-18 Ocak 2024).
Kemal Öztürk