Ürdün’deki Amerikan üssüne yapılan saldırıdan sonra bölgesel savaş tehlikesi yine zirveye çıktı. Şahsen bu kez korkmaya başladım.

Sebebini anlatayım.

ABD’nin İran’ı vurmasını isteyen çevreler, Biden yönetimine büyük baskı yapmaya başladı hemen. Lindsey Graham, John Cornyn gibi senatörler sosyal medya hesaplarından açık şekilde “İran’ı vurun, hedef Tahran” diye açıklamalar yaptılar.

Baskıların tesirinde kalmış olan Biden yönetimi, saldırıdan bir iki saat sonra yazılı bir açıklama yaparak İran’ı sorumlu tuttu ve cevap vereceklerini söyledi.

İki çevrenin Biden yönetimine yoğun baskı yaptığı ve İran ile savaş istediğini düşünüyorum.

Reel Politik Değil Teopolitik Siyaset

ABD’nin uzun süreden beri reel politik davranmadığını, yaptığı hamlelerin rasyonel olmadığını söylüyorum.

Bunun nedeni de ABD’de devlet aklının, stratejik düşünme biçiminin ve geleneksel rasyonel politik davranış şeklinin kaybolması.

Mesela Obama İran’ın önünü açarken, Trump onu düşman ilan etti.

Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen Suriye’de PKK’ya bir alan açtı ve orada silahlı bir ordu oluşturdu.

Kudüs’e büyükelçilik açarak tüm Müslüman ülkeleri karşısına aldı.

Ve son olarak İsrail’in tarihte görülmemiş soykırım savaşına koşulsuz destek vererek tüm dünyada ABD düşmanlığını körükledi.

Bunlar reel politik siyaset tarzına uymuyor.

Peki neden böyle davranıyor?

Sebebi; ABD’nin uzun süreden beri “teopolitik” bir siyaset izlemesi. Hıristiyanların Evangelist dini grubu Pentagon, Dış İşleri ve Beyaz Saray’da çok güçlü bir örgütlenmeyi başardı. Yine ABD devlet bürokrasisinde ve iş dünyasında bu grubun baskın şekilde karar verme mecralarına hakim olduğu da görülüyor.

Evangelistler dini anlayış olarak Yahudilerin Siyonist kesimiyle çok yakın ve somut bir ilişki içindeler.

İşte şu anda İsrail’in güvenliği, sapkın kıyamet teorileri ve vaad edilmiş topraklar (arz-ı mev’ud) ütopyası nedeniyle Evangelistler ve Siyonistler aynı hedef için kilitlenmiş durumdalar.

Onlara göre İsrail’in var olması, “vaad edilmiş devletlerinin” kurulması için ABD’nin bölgede kalması ve tehdit oluşturabilecek her devletin bertaraf edilmesi gerek.

İran ile savaş tam bu çevrelerin hayallerini gerçekleştirebilecekleri bir kaos ortamına hizmet edecektir.

Silah Lobisi Heyecan İçinde

ABD’nin en güçlü lobilerinden olan Yahudi Lobisi medya, sermaye, senato üzerinde çok etkindir. Bunu herkes bilir. Bir de silah lobisi var bu kadar etkin olan.

Gazze’ye atılan 65 Bin ton bombanın, Ukrayna’ya gönderilen 21 Milyar Dolar değerindeki silahın ABD ordusundan gittiğini ve depoları boşalan ABD ordusunun bunun yerini dolduracağını da unutmayalım.

Bu da ABD ordusuna silah üreten şirketler için inanılmaz bir ticaret demek.

Bununla da kalmıyor silah tüccarları, bölgede gerilim arttıkça o bölgedeki ülkelere de korkunç miktarda silah satıyor. Son iki yılda ABD’nin silah ihracatı % 49 arttı.

Bu durumda ABD’nin Ortadoğu’da, hele hele İran gibi büyük bir devletle çatışmaya girmesi silah lobisinin yıllardır arayıp da bulamadığı bir fırsat.

Çıkarlar Birleşti Tehlike Büyük

Yahudi lobisi, Evangelist çevre ve silah lobisinin çıkarları İsrail-Gazze savaşında birleşti ve ortaya çok tehlikeli bir durum çıktı.

ABD’nin Suriye, Irak, Yemen ya da Lübnan’daki İran’a yakın gurupları vurarak saldırıya cevap vermesi beklenebilir. Bu rasyonel bir politik analizdir.

Ancak rasyonel aklı kaybetmiş, teopolitik dürtülerle hareket eden ABD içindeki çevrelerin, senatörlerin, medyanın ve iş dünyasının olduğu bir yerde daha kötüsünü düşünmeliyiz.

ABD İran’ı vurduğu anda İsrail’in savaşın içine girmesi demektir. İsrail savaşa girmişse Netanyahu hükümeti yerini sağlamlaştırır. ABD bölgeye daha çok yığınak yapar. Arap devletleri İran nefreti yüzünden savaşa girmez ve İran büyük yara alır.

Bu basit öngörüyü İsrail de düşünüyor ama düşünmediği Çin ve Rusya’nın bu durumda ne hamle yapacağıdır. Madem ABD Ukrayna’yı kullanıp Rusya’yı yıpratıyor, Rusya ve Çin de İran’ı kullanıp/destekleyip ABD’yi neden yıpratmak istemesin?

Bu durumda İsrail de en büyük yarayı alacak ülkelerden olacaktır.

Savaş tehlikesinin büyüdüğünü düşünüyorum ve doğrusu bölgemiz için korkuyorum.

Kemal Öztürk

aljazeera.net